Çevresel Etkiler ve Alzheimer

Çalışmalar; alüminyum ve cıva gibi toksinlere duyarlılığın Alzheimer ve yaşlılık bunamasının ortaya çıkışı ile ilişkilendirildiğini göstermektedir.

Çevresel Etkiler ve Alzheimer

Amerikan Çevresel Tıp Akademisi’nin eski başkanı M.D. Gary Oberg çevresel hastalıklardan muzdarip hastaları tedavi etmektedir. Dr. Oberg, "Gıdalar ve musluk suyundaki kimyasallar, karbon monoksit, solventler, aerosol sprey ve endüstriyel kimyasallar gibi toksinler; Alzheimer ya da yaşlılık bunamasının hatalı tanısına neden olabilen beyin düzensizliği semptomlarına sebep olabilir” demektedir. Çalışmalar; alüminyum ve cıva gibi toksinlere duyarlılığın Alzheimer ve yaşlılık bunamasının ortaya çıkışı ile ilişkilendirildiğini göstermektedir. 

Alüminyum
Alzheimer mağdurlarının beyin hücrelerinde yüksek oranda alüminyum bulunduğundan dolayı, araştırmalar, bu metalin hastalığın gelişiminde nedensel bir etkisi olabileceğini göstermektedir. Vücuttaki alüminyum toksisitesinin kaynağı henüz ispatlanmamakla birlikte, alüminyum vücuda solunum (bazı endüstrilerde uygulanan fabrika çalışmaları ile) ve ağızdan alma şeklinde girebilir. Alüminyum iyonlarının vücuda koltuk altı deodorantları, asit giderici haplar ve birçoğu eser miktarda alüminyum içeren diğer yaygın ürünlerin yanı sıra alüminyum mutfak aletleri, konserveler ve folyo vasıtasıyla nüfuz ettiği belirtilmektedir.

Cıva
Alzheimer mağdurlarının beyinlerinde gerçekleştirilen postmortem incelemeler yüksek oranda cıva varlığını da göstermiştir. Başka bir çalışma beyin dokusundaki cıva varlığı ile gümüş, kalay, bakır ve çinkonun yanı sıra yaklaşık %50 oranında cıva içeren "gümüş” amalgam diş dolgusunun varlığı arasında da açık bir ilişki kurmaktadır. Colorado, Colorado Springs’den D.D.S Hal A. Huggins; "son yıllarda yapılan ve 7000 hasta ile gerçekleştirilen bir testte, katılımcıların %90’nının cıva hassasiyetine sahip olduğunu gördük” demiştir. "Bu ise cıvaya farklı kişiler farklı yollarla reaksiyon verirken, amalgam dolguya sahip kişilerin %90’ında civanın bağışıklık sistemini önemli oranda bastıracağı anlamına gelmektedir.” Vücudun yüksek civaya karşı gösterdiği reaksiyonlar, asabiyet ve depresyondan, intihar eğilimi ve multipl skleroz, Lou Gehring hastalığı (motor nöronlarda dejenerasyon nedeniyle kas zayıflığı ve atrofi ile dikkat çeken bir sendrom) ve Alzheimer gibi ağır nörolojik hastalıklara kadar çeşitlilik gösterebilir. Dr. Huggins "Nasıl reaksiyon vereceğiniz genetiğinize bağlıdır” der. "Çok güçlü bir menşeye sahip bir birey bağışıklık sistemi çökmeden önce uzun bir süre dayanır. Ancak hasasiyet aynı zamanda yaşam tarzı, kötü beslenme ve çevresel faktörler gibi diğer stres etkenlerine maruz kalmaya da bağlıdır.”

Dr. Huggins’e göre, metal dolgular ayrıca doğrudan beyne iletilen ve atipik davranış yaratan düşük seviyede sabit elektriksel aktivite yaratmaktadır. Ağızdaki metaller tarafından oluşturulan elektriksel mekanizma bağışıklık sistemini doğrudan baskılamamakla birlikte, Dr. Huggins metallerin dolgudan daha hızlı şekilde ayrılıp kana emilebileceğine dikkat çekmektedir. 

Hormonal Dengesizlik
Melatonin hormonu, güçlü bir antioksidan olarak, beyin hücrelerinin senkronizasyonunda önemli bir rol oynamakta ve beyin dokusunun serbest radikal hasarından korunmasına yardım etmektedir. Çalışmalar, akşam yatmadan önce melatonin alan deneklerin, muhtemelen daha iyi bir gece uykusunun sonucu olarak, ertesi gün kognitif testlerde daha başarılı olduklarını göstermektedir. M.D. Ward Dean’e göre, Alzheimer hastalığına sahip olan kişilerde günlük melatonin konsantrasyonu azalmaktadır. "Son yıllarda gerçekleştirilen birçok çalışma Alzheimer hastalarının beyin omurilik sıvısındaki melatonin seviyesinin azaldığını göstermektedir” demektedir.

Stres ve stres hormonları da, özellikle kortizol, Alzheimer’da önemli bir rol oynamaktadır. "Yaşlanma sürecinde hafıza kortizolden özellikle zarar görmektedir. Düzgün beyin fonksiyonları için bir miktar kortizole ihtiyaç olmasına rağmen, günlük stres nedeniyle toksik seviyede kortizole kronik olarak maruz kalmak beyin hücrelerine zarar verir ve hatta onları öldürür. Klinik çalışmalar kortizolün hipokampustaki sinir hücrelerine zarar verdiğini, beynin yegane yakıtı olan kan şekerini (glukoz) emme yeteneğini bloke ettiğini ve daha durgun bir şekilde hareket etmeye neden olduğunu göstermektedir. Alzheimer hastalarının beyin taraması; temporal (hipokampus tarafı) ve frontal lobların glukozu emme etme kapasitesinin azaldığını göstermektedir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye