Detoks sisteminin iki savunma hattı vardır. Belli organlar toksinlerin vücuda girmesini önler, başka organlar da bu öncül savunma mekanizmasını aşan zehirli bileşikleri nötr hale getirip dışa atar. Detoks sisteminin belli başlı bileşenleri kalın ve ince bağırsaktan oluşan bağırsak engeli; lenf sistemi, böbrekler, mesane ve üriner sistemin diğer organları; ter ve ter bezleriyle cilt ve ciğerlerdir.
Mide bağırsak engeli genellikle vücuda giren toksinlere karşı ilk savunma hattı işlevi olarak hizmet eder. Görevini yerine getiremeyecek haldeyse hastalık yapıcı ajanların bazen bağırsak zarını delip kan dolaşımına girebileceği kadar çoğalabileceği bir ortama dönüşebilir. Bağırsak toksin hale geldiğinde bütün vücut onu takip eder. Normalde bağırsağın dışına çıkamayan sindirilmemiş yiyecek parçaları, bakteriler ve diğer maddeler kan dolaşımına kaçarlarsa, bağışıklık sistemini harekete geçirir ve iltihaplanma başlar. Eğer bağırsaklar toksinlerin dışarı sızmasına izin vermeye devam ederse detoks sürecine katılan karaciğer, lenf düğümleri, böbrekler, cilt ve diğer organlar da aşırı toksin yükü altında kalırlar.
Kan dolaşımına giren toksinlerde en büyük yükü karaciğer taşır. Bütün yabancı maddeler süzülmek üzere karaciğere gönderilerek vücuttan atılırlar. Karaciğer enzimler ve antioksidanlar kullanarak toksinleri dışkı veya idrar yoluyla vücut dışına çıkarabileceği zararsız maddelere dönüştürür. Diğer toksinler lenf sistemi, böbrekler, cilt (terleme yoluyla) ve solunum sistemiyle atılırlar.
Detoks sisteminde bir dengesizlik oluştuğu vakit sonuç olarak sindirim zayıflar, besinler kötü bir şekilde eritilir, kabızlık, şişkinlik, gaz, bağışıklık işlevsizliği, karaciğer fonksiyonunda azalma olur ve bir sürü dejeneratif hastalık gelişir. Bu nedenle alternatif tıp hekimleri vücudun toksin yükünü azaltma, bağışıklık sistemi ve vücudun diğer sistemlerinin tekrar düzgün bir şekilde çalışması ve yaşlanmaya bağlı hastalıkları hafifletmek için detoks terapilerini kullanırlar.