Hipoglisemi - Tıbbi Tedavi

Vücuttaki düzenleyici mekanizmaların yetersiz çalışması sonucunda görülen kan şekeri düşüklüğüdür.

Hipoglisemi

Hipoglisemi, düşük kan şekeri anlamına gelir. Kan şekeri (ya da kan glikozu) yoğunluğu, vücudun enerji ihtiyacını ve hücrelerinin her yerindeki stabiliteyi düzgün biçimde desteklemesi için gereken seviyenin altına düştüğünde ortaya çıkar.

Karbonhidratlar karaciğerde üretilen, vücut hücreleri ve organlarına yakıt olması için kan dolaşımından emilen glikoz için başlıca besinsel kaynaklardır. Glikoz konsantrasyonu, öncelikle insülin ve glükogon, aynı zamanda epinefrin (adrenalin) ve norepinefrin hormonları tarafından kontrol edilir. Bu düzenleyiciler düzgün çalışmıyorsa, kan şekeri düzeyleri ya normalden yüksek (hiperglisemi) ya da yetersiz (hipoglisemi) görülür. Glikoz düzeyleri kişiden kişiye değişlik göstermekle birlikte, kan şekeri düzeyi 50 mg/dl veya daha az olan kişi hipoglisemik olarak kabul edilir. Hipoglisemi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:
  1. İlaca Bağlı Hipoglisemi: Diyabetin bir komplikasyonu olan ilaca bağlı hipoglisemi, hipogliseminin en sık görülen ve en tehlikeli şeklidir. Hipoglisemi kan şekerlerini düşürmek için periyodik olarak insülin enjekte etmek zorunda olan diyabetiklerde daha sık oluşur. Diğer şeker hastaları da, daha düşük oranda hipoglisemi episodlarına yatkındır. Hemen fark edilerek tedavi edilmemesi durumunda, insüline bağımlı şeker hastalarında bilinç kaybı ve amneziyi takip eden jeneralize konvülziyona yol açabilir.  Nadir olsa da ölüm olası bir sonuçtur. İnsüline bağımlı şeker hastalarında insülin reaksiyonu ya da insülin şoku olarak bilinen hipoglisemi pek çok faktörden kaynaklanabilir. Bunlar arasında insülin ilacının fazla dozda alınması, bir öğünün atlanması ya da geciktirilmesi, alınan insülin miktarına göre çok az yemek yenilmesi, çok yorucu egzersizler yapılması, çok fazla alkol tüketilmesi ya da bu faktörlerin herhangi bir kombinasyonu yer alır.
  2. İdiyopatik veya Reaktif Hipoglisemi (Postprandiyal Hipoglisemi): Bazı insanlarda yemek yerken oluşur. Bu hipoglisemi türü bazı durumlarda karaciğer, hipofiz, böbrek üstü bezleri, pankreas hastalıkları veya fonksiyon bozuklukları ile ilişkili görünmektedir. Bu durumların diyabet ile ilişkisi yoktur. Sindirimi etkileyen kalıtsal defektleri olan ya da doğal şekeri (fruktoz) tolere edemeyen çocuklar da hipoglisemik ataklar yaşayabilirler. Aspirine olumsuz tepki veren bazı çocuklar reaktif hipoglisemi yaşayabilir. Bazen galaktoz (sütte bulunan şeker) intoleransı olan kişilerde ortaya çıkar ve genellikle diyabetin başlangıcından önce görülür.
  3. Açlık Hipoglisemisi: Açlık hipoglisemisi uzun süre gıda alınmamasının ardından ortaya çıkar, fakat zaman zaman maratonda koşmak gibi yorucu bir egzersizi takiben görülebilir.
Hipoglisemi ile ilişkili olabilen diğer faktörler şunlardır:
  • Gebelik
  • Zayıflamış bağışıklık sistemi
  • Basit karbonhidratlar bakımından zengin olan kötü diyet
  • Antibiyotikler de dahil olmak üzere ilaçların uzun süreli kullanımı
  • Kronik fiziksel veya zihinsel stres
  • Kalp atışı düzensizlikleri (Aritmi)
  • Alerji
  • Meme kanseri
  • Beta-bloker ilaçlar ile tedavi edilen yüksek kan basıncı (Yorucu egzersizlerden sonra)
  • Üst gastrointestinal (mide-bağırsak) sistem cerrahisi 
Karbonhidratlar tüketildiğinde kan dolaşımına girecek olan glikoza dönüştürülür ve tüm vücuda dağıtılır. Aynı zamanda şekerin vücut hücreleri tarafından emiliminin nasıl gerçekleşeceğini düzenleyen kimyasal madde kombinasyonu karaciğer, pankreas, böbreküstü bezlerinden salgılanır. Bu kimyasal düzenleyiciler arasında insülin, glukagon, epinefrin (adrenalin) ve noradrenalin bulunur.  Yenilen karbonhidrat miktarı hiçbir zaman birbiriyle aynı olmadığından, karbonhidratların sindiriminin ardından salgılanan bu düzenleyici karışım da hiçbir zaman aynı olmaz.

Düzenleyiciler arasındaki etkileşim komplekstir. Düzenleyicilerin herhangi birinin etkinliğindeki anomali vücudun glikoz emilimini azaltabilir veya artırabilir. Karbonhidratları parçalayan amilaz ve laktaz gibi sindirim enzimleri düzgün çalışmıyor olabilir. Bu anomaliler hiperglisemi veya hipoglisemi üretebilir ve kandaki glikoz seviyesi ölçüldüğünde tespit edilebilir.

Hücrelerin bu düzenleyicilere karşı duyarlılığı pek çok yönden değişiklik gösterebilir. Kişinin stres düzeyi, egzersiz biçimi, ilerleyen yaşı ve beslenme alışkanlıkları zaman içinde hücresel duyarlılığı etkiler. Örneğin sürekli olarak karbonhidrat açısından zengin bir diyetle beslenmek, zaman içinde insülin gereksinimi artırır. Bu nihayetinde, düzenleyici kimyasalların etkilerine karşı hücreleri daha az alıcı hale getirerek hücrelerin glikoz intoleransına yol açabilir.

Diyet hem hipoglisemiyi üreten önemli bir faktör, hem de onu kontrol etmek için kullanılan birincil yöntemdir. Batı kültürlerine özgü diyetler, daha kolay şekere dönüştürülebilen tatlandırıcılar gibi fazla rafine karbonhidratlar içerir. Dünyanın yoksul bölgelerindeki tipik bir diyet bile yüksek düzeyde karbonhidrat içerir. Daha az süt ürünü ve et yenilmekte, tahıl, sebze ve meyve tüketilmektedir. Ancak bu kültürlerdeki insanlar daha küçük öğünler yediğinden, daha kompleks karbonhidratlar tükettiğinden ve bu karbonhidratlar genellikle fiziksel çaba yoluyla daha verimli kullanılabildiğinden bu diyet yine de dengelidir.

Teşhis
  1. İlaca Bağlı Hipoglisemi: Diyabet tanısı konulduktan sonra, hasta glukometre olarak adlandırılan taşınabilir bir makine ile kendi kan şeker seviyesini takip eder. Şeker hastası makinenin okuyabileceği bir test şeridi üzerinde küçük bir kan örneği yerleştirir. Test, kan şekeri seviyesinin çok düşük olduğunu ortaya çıkarırsa, şeker hastası ilave bir karbonhidrat yiyerek ya da içerek bunu düzeltebilir.
  2. Reaktif Hipoglisemi: Reaktif hipoglisemi, sadece bir doktor tarafından teşhis edilebilir. Hasta uygun bir diyete geçtikten sonra belirtiler genellikle iyileşir. Belirtileri yaşayan insanların çoğunda kan şekeri testleri normal çıkarak, pek çok doktorun reaktif hipoglisemi vakalarının oldukça nadir olduğunu düşünmesine yol açmaktadır. Bazı doktorlar, hipoglisemik belirtileri olan kişilerin, vücudun yemek sonrasında normal olarak salgıladığı adrenalin hormonuna karşı hassas olabileceğini, ya da aslında başka bir fiziksel veya zihinsel sorundan muzdarip olduğunu düşünür. Bazı doktorlar ise, reaktif hipogliseminin aslında birkaç yıl sonra ortaya çıkan erken başlangıçlı diyabet olduğuna inanır. Reaktif hipogliseminin nedeni hakkındaki anlaşmazlıklar devam etmektedir.Yine de 10-20 yıl öncesine göre günümüzde daha sık reaktif hipoglisemi tanısı konulmaktadır. 
Hipoglisemiyi teşhis etmek için genişletilmiş oral glikoz tolerans testi yaygın olarak kullanılır.  Bir gecelik perhizin ardından, konsantre glikoz solüsyonu içilir ve 5-6 saat için saat başı kan örnekleri alınır. Bu test, diyabetin erken tespitinde yararlı olmayı sürdürse de, kronik reaktif hipoglisemi tanısında için artık yararlı bulunmamaktadır. Çünkü test aslında normal glikoz ölçümü olan kişilerde hipoglisemik belirtileri tetikleyebilir. Bazı doktorlar artık kan şekerinin hipoglisemik belirtiler yaşandığında gerçek zamanlı olarak test edilmesini önerir.
Şiddetli hipoglisemi olan hastalarda, yaklaşık 15 dakika içerisinde kan şekerini dengeleyebilecek ve hızlı etki eden glukagon enjeksiyonları kullanımı gerekebilir.

İlaca Bağlı Hipoglisemi
Diyabetiklerde hipoglisemik insülin reaksiyonların önlenmesi, kan örnekleme yoluyla sık sık şekerin ölçülmesini gerektirir. İnsülin bu ölçümlere göre düzenlenebilir. Uygun bir diyetin sürdürülmesi de bir etmendir. İnsüline bağımlı şeker hastaları için hipoglisemik atakların sıklığını azaltmada, programlanabilir insülin pompalarının deri altına yerleştirilmesinin yararlı olduğu kanıtlanmıştır. 2002 yılının başlarında bilim adamları, insülin glargin adında sentetik bir insülin ile birlikte diğer birçok kısa etkili insülinlerden birini içeren yeni bir tedavinin, hipoglisemi riski altındaki şeker hastaları için yeni bir alternatif olabileceğini duyurdu. Sentetik insülin kombinasyonu, çocuklar da dahil olmak üzere tüm hastalar için güvenli bir şekilde etkili olmuş ve hızlı etkili insülinler gibi hipoglisemiye yol açmamıştır.

Reaktif Hipoglisemi
Reaktif hipoglisemi başlangıcı, onu kontrol altına almak için kullanılan diyete benzer türde bir diyet takip edilerek önlenebilir ya da en azından geciktirilebilir. Bu, şeker hastalarının hastalıklarını sıkı kontrol altında tutmak için uymak zorunda oldukları diyet kadar kısıtlayıcı olmasa da, buna oldukça benzer.

Reaktif hipoglisemik diyet için çeşitli öneriler vardır. Hastaların uyması gerekenler şunlardır:
  • Aşırı yemekten kaçınılmalıdır.
  • Kahvaltı asla atlanmamalıdır.
  • Bütün ana ve ara öğünler protein içermelidir; tercihen tavuk, hindi, balık gibi beyaz etler, soya ürünleri ve yağsız süt gibi yağ oranı düşük protein kaynakları tüketilmelidir.
  • Yağ alımı (özellikle doymuş yağlar ve hayvansal yağlar) kısıtlanmalı, rafine edilmiş şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınılmalıdır.
  • Bir yiyecek günlüğü tutulmalıdır. Diyet stabilize olana kadar, hasta her öğünde nasıl ve ne kadar yeyip içtiğini not etmelidir. Belirtiler bir yemek veya aperatifin artından ortaya çıkıyorsa, hastalar bunları not etmeli ve bir model saptamaya çalışmalıdır.
  • Taze meyveler tüketilmeli fakat bir kerede yenilen miktar kısıtlanmalıdır. Hastalar, meyve gibi yüksek karbonhidrat kaynaklarını her yediğinde, protein tüketmeyi de unutmamalıdır. Elma özellikle ara öğünler için uygundur çünkü tüm meyveler içinde elma en yavaş sindirilen karbonhidratı içerir.
  • Lif oranı yüksek bir diyete uyulmalıdır. Meyve ve sindirim esnasında kan şekeri oluşumunu yavaşlatan yulaf ezmesi ve yulaf kepeği iyi lif kaynaklarıdır.
Bir doktor, uygun bir diyet tavsiye edebilir, ayrıca şeker hastaları için çok sayıda yemek kitabı mevcuttur. Bu tür kitaplarda bulunan tarifler hipoglisemi kontrolüne yardımcı olmada aynı derecede etkilidir.
Hipogliseminin belirtilerinin acil tedavisi şeker yenilmesini içerebilir. Örneğin, hasta bir parça şeker yiyebilir, süt veya meyve suyu içebilir. Hastalar, özellikle de diyabetik olanlar, glikoz tabletleri kullanabilir. Etkin hipoglisemi tedavisi zaman içinde hastanın değiştirilmiş bir diyete uymasını gerektirir. Hastalar genellikle gün boyunca küçük ama sık öğünler yemeye, fazla miktarda basit şekerden (alkol dahil), yağlardan ve meyveli içeceklerden uzak durmaya teşvik edilir.

Hipoglisemi için sıkça önerilen bitkisel ilaçlardan biri de pancar otu dekoksiyonudur (kaynatma yoluyla elde edilen bir ekstre). Yemekten 15-30 dakika önce sıcak içilmelidir. Pancar otunun, endokrin bezlerini uyarmaya yardımcı olduğuna inanılır.

Yukarıda önerilen diyet değişikliklerinin yanı sıra, hipoglisemi olan kişiler diyetlerine, kan şekeri seviyelerini yükseltmeye yardımcı olduğuna inanılan krom takviyesi eklemekten fayda sağlayabilir. Krom, tam tahıllı ekmek ve tahıllar, peynir, pekmez, yağsız et ve bira mayasında bulunur. Yulaf yemek, kan şekeri seviyelerini stabilize etmeye yardımcı olabilir. Günlük olarak E vitamini takviyesi de tavsiye edilir. Hipoglisemi olan kişiler alkol, kafein ve sigaradan uzak durmalıdır; çünkü bu maddeler kan şekeri düzeylerinde önemli dalgalanmalara neden olabilir.
Diyabet gibi reaktif hipogliseminin de kesin bir tedavisi yoktur, durum sadece kontrol altına alınabilir. Bazı kronik durumlar ömür boyunca devam ederken (nadiren tam remisyon görülür) bazıları tip II diyabete (erişkin başlangıçlı) dönüşür. Aile üyeleri arasında hipoglisemi veya diyabet öyküsü söz konusu olduğunda, hipogliseminin aile içinde görülme sıklığının (insidans) ortalamanın üzerinde olduğu görülür ancak klinik araştırmalarda hipogliseminin yaklaşmakta olan diyabetin kontrol edilebilir bir uyarısı olup olmadığı henüz tespit edilmemiştir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye