Nükleer Reaktörler ve Kanser

Kanserin görülme sıklığı 20. yüzyılın başından bu yana artmıştır.

Radyasyon ve Halk Sağlığı Projesi (RPHP) çalışanları, Dr. Jay Gould ve Dr. Ernest Strenglass’ın çalışmalarına göre nükleer reaktörler kanser oranlarında doğrudan artışa yol açarlar, özellikle de çocukluktaki kanserlerde. Radyasyon çok güçlü bir kanserojendir ve kişiler daha fazla radyasyona maruz kaldıkça kanser olma riskleri de artar. Radyasyona maruz kalmanın etkileri birikerek kendini gösterir, uzun sürede azar azar maruz kalmak, tek bir seferde çok miktarına maruz kalmak kadar ya da ondan daha kötü sağlık problemleri yaratır. Ayrıca nükleer reaktörler çevremize 20’den fazla radyoaktif madde saçarlar ve bunlar Nükleer Düzenleme Komisyonu’na (NRC) rapor edilir.

Kanserin görülme sıklığı 20. yüzyılın başından bu yana artmıştır. O zamanlarda nüfusun %3’ünde rastlanırken şimdi erkeklerin %50’sinde, kadınların %40’ında gelişmesi beklenmektedir. Kanser çocuk ölümlerinin en sık görülen sebepleri arasında 10. sıradaydı, şimdi ise 2. sırada. Nükleer reaktörün bu artışa katkıda bulunduğunu kanıtlamak için şunları göstermek gerekir: kanser reaktörlerden radyasyona maruz kalan nüfuslarda artmıştır ve artış, maruz kalma oranıyla orantılıdır; sadece nükleer reaktörlerden alınabilecek radyoaktif maddeler vücutlarında bulunmaktadır.

RPHP’deki bilim adamları da bunları gösterdiler. Öncelikle belirli nükleer reaktörler hakkında ve çevrede ne kadar radyoaktif kirlilik bulunduğu hakkında bilgi topladılar. Ayrıca bölgede yaşayan nüfusun sağlık istatistiklerini ele aldılar ve bunlarla çevresel kirlilik arasındaki ilişkiye bakıp ulusun geri kalanıyla kıyasladılar. Etkilenen nüfusların vücutlarındaki radyasyonu, özellikle de strontium-90’ı ölçmek için özel bir yöntem geliştirdiler. Bebeklerin düşürdüğü süt dişlerini topladılar ve miktarlar buradan elde edildi. 

Strontium-90 (Sr-90) özellikle seçilmiştir çünkü sadece nükleer silahların patlaması ve nükleer reaktörlerde nükleer fisyonla üretilen bir maddedir. Sr-90 sinsi bir kanserojendir çünkü vücuttaki kalsiyuma bağlanır ve kemiklerde ve dişlerde depolanır. Sr-90 bağışıklık hücrelerinin üretildiği kemik iliğini etkiler, bu yüzden tüm kanserler için bir risk faktörüdür. NRC günümüzde çevredeki 20 radyoaktif maddenin miktarlarını gözlemlese de Three Mile adası kazasından üç yıl sonra, 1982’de Sr-90’ı izlemeyi durdurmuştur. 

RPHP, 2388 km2’lik bir alan olan ve Long Island, New York’un doğu kısmını oluşturan Suffolk County’i incelemiştir. Bu bölgenin nüfusu 1.3 milyondur. Suffolk County üç nükleer santrale ve bir nükleer araştırma kurumuna yakındır. RPHP raporundaki öne çıkan noktalar şunlardır:

  • 1970-1993 yılları arasında Indian Point, Millstone ve Oyster Creek reaktörleri Three Mile adası kazasında açığa çıkan radyoaktivitenin 9 katını ortaya çıkardı.
  • 1980’lerin başından 1990’ların ortasına kadar radyoaktif Sr-90’ın test edilen 500 bebek dişindeki konsantrasyonu %40 arttı.
  • 1980’lerin başından 1990’ların ortasına kadar Suffolk County’deki 10 yaşından küçük çocuklarda kanser görülme sıklığı %49 artarken, Amerika genelinde bu oran %12 idi.
  • Aynı dönemde Suffolk County’deki genç yetişkinlerde (25-44 yaşları arası) kanser görülme sıklığı %23 arttı. Amerika genelinde bu oran %4’te kaldı.
  • Suffolk County’nin kuzeybatısındaki bir alanda Sr-90 konsantrasyonu en yüksekti ve bu bölgedeki nadir görülen çocukluk kanserlerinin oranı da orantısız olarak fazlaydı.

Bu istatistikler açık bir şekilde nükleer reaktörlerin çocukluk kanserlerinin doğrudan bir nedeni olduğunu gösteriyor. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye