Enflamasyon kalp hastalığının gelişmesinde büyük rol oynar. Harvard University Physicians’ Health Study yayınına göre 543 kalp krizi geçirmiş erkek, aynı sayıda kalp krizi geçirmemiş erkekle kıyaslanmış ve vücutta enflamasyon seviyesinin yüksek olmasının kalp krizi riskini %300, felç riskini ise %200 artırdığı görülmüştür.
Her ikisi de enflamasyona yol açabilelen bakterilere veya kimyasal zehirlere karşı karaciğerde üretilen bir molekül olan C-reaktif protein (CRP) için kan testi yapılmasıyla doktorlar vücuttaki enflamasyon seviyesini belirleyebiliyorlar. CRP vücutta hemen hemen her zaman var olsa da sürekli seviyelerinin yükseklerde olması kronik enfeksiyona ve devamında gelebilecek kalp hastalığının yüksek ihtimaline, özellikle de kalp krizi, felç ve anjinaya işaret ediyor.
Ayrıca yüksek CRP seviyesi aslında düşük risk grubunda sanılan kişilerde kalp hastalığı riskine dikkat çekebiliyor. Bir çalışmada daha önceden kalp krizi geçirmiş, hastaneye yatırılmış ve iskemi kalıntısı ya da sol karıncık işlev bozukluğu olmadığı bulunmuş 64 hasta incelendi. Hastalar için ortalama CRP seviyesi 2.04 mg/dL idi. Ancak 13 aylık süre içinde ikinci bir kalp krizinden ölen kişilerde ortalama CRP seviyesi 5.09 mg/dL idi. Üstelik de enfarktüs riski düşük görülmelerine rağmen. Anjina başlayan veya ölümcül olmayan ikinci bir kalp krizi geçiren hastalarda CRP seviyesi 3.61 mg/dL iken başka kalp hastalığı olmayanlarda seviye 1.48 mg/dL idi. Daha sonraki araştırmalar da kanıtladı ki CRP seviyeleri enflamasyonun son derece hassas bir belirteci olarak kalp hastalarında uzun dönem prognozla ilgili ve sağlıklı görünen hastalarla ilgili bilgi sağlamaktadır.
Genel olarak Dr. Garry F. Gordon’a göre CRP seviyelerinin artması kalp krizi ve felçle ilgili sekiz katına kadar artabilecek bir riskle ilişkili. Neyse ki damar işlevini iyileştirecek ve CRP seviyelerini düşürebilecek beslenmeyle alakalı, güvenli ve doğal birçok strateji mevcut. Ancak öncelikle hastalar ve doktorların CRP ölçümünün önemini anlaması gerekiyor.