Endometrioziste, rahim astarındaki endometriyal hücreler normalde bulunmayacakları yerlere göç ederler, örneğin rahim miyometriyumuna ve rahmin dışında yumurtalıkların, mesane ve gastrointestinal sistemin üstüne. Amerika’da tüm kadınların %10 ila %20’sinde endometriozis olduğu tahmin edilmektedir. Yakalanma olasılığı 44 yaşına kadar artar ve sonra azalır. Durum, aşırı östrojen üretimi ile uyarılır, fakat kesin nedeni bilinmiyor. Bir teoriye göre, endometriyal hücreler fallopian tüplerle (geriye menstrüasyon olarak bilinir) yukarı taşınır, ve endometrik oluşumların meydana geldiği karın bölgesine gelirler. İki veya üç nesil öncesine bakarak bugün daha çok yaygın olan erken yaşta ilk gebelik ve adet dönemi gecikmesi, endometriozisle de ilgilidir. Geçmişte kadınlar hamilelik öncesinde 40’dan daha az adet dönemleri yaşardı, şimdi ise kadınlar çocuğa karar vermeden önce 12 yıl boyunca adet görüyor.
Endometriozisin birincil semptomu soluk dismenore, pelviste, alt karında ve sırt bölgesinde ağrıdır. Dr. Lee "Endometriyal hücreler bir kere nakledildiğinde, hala aylık hormon (östrojen) mesajlarına, rahmin içinde kalmışçasına, kan ile doldurarak ve regl sırasında serbest bırakarak cevap verebiliyor.” diye açıkladı. "kan damlalarının gidecekleri bir yer olmadığından, dayanılmaz ağrı ve iltihaplanma odağı haline gelebilir. Küçük boyutlarına rağmen (bazıları toplu iğne başı kadar) sonucu olan pelvik ağrısı kişinin günlük hayatını engelleyebilir.” Semptomlar, endometriozis alanlar boyut açısından yavaşça büyüdükleri için yıllar içinde gelişmeye yatkındırlar. Endometriozisi tespit edecek spesifik laboratuar testleri mevcut değil fakat bir hekim tarafından biyopsi yapılabilir.
Endometriozis için Dr. Lark myomlara uyguladığı aynı protokolü takip ediyor, vücudun kendi östrojen üretimini bloke etmek için zayıf östrojenik flavonoidleri kullanıyor. Fakat yaralar ve enfeksiyon endometriozisle beraber görüldüğünden anti-inflamatuvar faktörü de ekliyor. "Hasta iyi kaynaklı esansiyel yağ asitleri (EFA) tüketmelidir çünkü vücut bunlardan prostaglandin üretir ve bunların bazıları anti-inflamatuar etkilidir. Bu EFA’lar somon gibi balıklarda, tohumlarda ve yemişlerde bolca bulunur. Aynı derecede eti, yumurtayı ve özellikle süt ürünlerini azaltmak veya elimine etmek önemlidir, çünkü bu gıdalar iltihabı teşvik edebilecek araşidonik asit kaynaklarıdır.” diye ekledi.