İnsanı sadece bedeni, zihni ve ruhu ile değil, aynı zamanda sosyal çevresi ile ve daha da önemlisi, doğanın kendisi ile bir bütün olarak görür. Bu bağlamda bizler, ruhumuzu ve bedenimizi hissedebildiğimiz, düşüncelerimizle davranışlarımızı uyumlayabildiğimiz, duygularımızı dengeleyebildiğimiz ölçüde sağlıklı sayılırız. Fakat bunları, doğadaki elementlerden ve süreçlerden kopuk olarak, sadece kendi bünyemizde başarmamız imkansızdır. Gerçekten doğru ve sağlıklı olanın ne olduğunu, sadece doğayı gözlemleyerek ve anlayarak bilebiliriz.
İlkbahar’da doğayı gözlemlediğimizde, bunun bir yaşama yeniden başlama, yeniden canlanma, uyanma, büyüme ve iyileşme mevsimi olduğunu farkederiz. Soğuk ve çetin geçen kış aylarında enerjilerini tohumlarında ve köklerinde saklamış olan bitkiler, sanki büyük bir coşku, heves ve kararlılıkla, yeniden tomurcuk vermeye, tohumları ise filizlenmeye ve kök salmaya başlarlar. Bütün kışı saklanarak veya uyuyarak geçiren hayvanlar uyanır ve doğaya çıkarlar; baharı coşku ve heyecanla karşılarlar. Amaç, bir yandan büyüme ve hareket için ihtiyaç duyulan besinleri bulabilmek, bir yandan da hareket, yenilenme ve büyüme özgürlüğü kazanabilmek için kıştan kalan eski, ağır, kirli yüklerden arınmaktır.
Nasıl bizim kültürümüzde yılın en büyük temizliği ilkbahar başında, havaların ısınmasıyla yapılıyorsa, doğada da aynısı olmaktadır. Kış uykusundan kalkan hayvanlar, ilk olarak belirli otları yiyerek ve belirli ağaçların reçinelerini kürklerine sürüp ardından suya girip yıkanarak kıştan birikmiş kirlerinden ve parazitlerinden arınırlar. Yılanlar, eski derilerini bırakıp yepyeni ve diri yeni derileri ile yaşamlarına devam ederler. Filizlenen tohumlar, kış aylarında hayvanlardan korunabilmek için bünyelerinde biriktirdikleri toksinleri, filizlenmenin ilk aşamasında etkinleştirdikleri enzimleriyle yok ederler. Yani ilkbahar, aynı zamanda bir arınma, temizlenme, eski, kirli, ağır yüklerden kurtulma mevsimidir. Gençleşmek, yenilenmek, dinçlik ve canlılık kazanmak için ilk şart budur.
Bedeni arındırmak ve yenilemek için, başlıca detoksifikasyon organlarımız olan karaciğer, böbrekler ve bağırsakların düzenli olarak desteklenmesi ve temizlenmesi gerekir. Geleneksel Çin Tıbbı ve Ayurveda’ya göre ilkbahar, bu tür bir detoksifikasyon ve yenilenme uygulaması için en iyi zamandır.
İlkbaharda doğa bize, bol miktarda körpe yeşil sebzeler, antioksidan yüklü çileksi meyvalar sunar. Bunlar, etkili bir detoksifikasyon için tam ihtiyacımız olan gıdalardır. Ayrıca, ilkbaharın yeniden doğma ve yeniden canlanma enerjisine uygun olarak, çeşitli sebze tohumları filizlendirilip yenilir. Doğal olarak ilkbaharda biraz daha az yemek yenir. Hatta pek çok kültürde ilkbahar aylarında arınma oruçları tutulur. Bunun amacı, kış mevsiminde tüketilen ağır ve yağlı yemeklerin kalıntılarını vücuttan temizlemek, bedenin lenf, kan ve enerji kanallarını açıp dolaşımı ve arınmayı desteklemektir.
İlkbaharda istediğimiz, kendimizi hafif, dinç, gençleşmiş ve enerji dolu hissetmektir. Doğada gördüğümüz hareket, heyecan, uyanma ve büyüme enerjisini hayatımıza dahil ederek güne erken başlamak, kalktıktan sonra mutlaka açık havada bir miktar spor yapmak, eklemlerimizi ısıtıp esnetmek, özellikle bu mevsimde çok önemlidir. Eğer aklınızda yoga veya pilates yapmaya veya dans etmeye başlamak varsa, şimdi tam zamanıdır. Bu bahar yaşamınıza mümkün olduğu kadar fazla hareket katın!
İlkbaharda ayrıca diğer mevsimlere göre daha hafif beslenmeli, bol miktarda sebze tüketmeli ve hayvansal ağır gıdaları nispeten azaltmalıyız. Kahvaltı dahil her öğünde masamızdan ıspanak, pazı, semizotu, roka gibi taze yeşil sebzeler ve maydonoz, dereotu, kekik gibi otlar eksik olmamalıdır. Herkese, bir katı meyve suyu sıkacağı edinmelerini ve ilkbahar boyunca sabah sporundan sonra bir bardak karışık sebze-meyve suyu içerek bedenlerini doğal vitaminler, mineraller, enzimler ve diğer bitkisel besinlerle doldurmalarını tavsiye ediyorum. Harika bir günlük detoks içeceği için pancar, havuç, yeşil elma ile birlikte ıspanak, pazı, semizotu veya maydonoz gibi yeşil sebzelerin sularını çıkartabilir, içmeden önce içine azıcık zeytinyağı veya taze çekilmiş keten tohumu koyup karıştırabilirsiniz.
Son olarak önemle eklemek isterim ki; ilkbaharda, 5-10 günlük iyi tasarlanmış ve yoğun bir karaciğer detoks programı ile bedeni biriken toksin yükünden arındırmak, artık günümüzde çok önemli bir gereksinim olmuştur. Yaşadığımız ortamlar, soluduğumuz hava, beslendiğimiz yiyecekler, sağlık konusunda çok bilinçli yaşayan kişilerin bile kaçınamayacakları ve bizim doğal arındırma mekanizmalarımızın kapasitesini mutlaka aşan zehirli kimyasallarla doludur. Eğer kişi az miktarda da olsa işlenmiş hazır gıdalar, rafine gıdalar ve fast food tüketiyorsa veya sebze, meyve ve hayvan ürünlerini organik olmayan kaynaklardan tüketiyorsa, bu zehirli kimyasallara ciddi ölçüde maruz kalıyor demektir. Bunun üzerine bir de dengesiz yaşama, duygusal karmaşa ve aşırı çalışmadan kaynaklanan stres ve yorgunluğun metabolizmamız ve detoksifikasyon mekanizmalarımıza bindirdiği yük eklenince, hem zihnimiz hem de bedenimiz için düzenli bir detoks programı uygulamak aslında temel bir ihtiyaç haline gelir.
Yağ dokumuzda biriken toksinler, ilkbaharda bağışıklık sistemimizi zedeleyerek bedenin asitleşmesine, allerjilerimizin azmasına, kilo vermemizin çok zorlaşmasına, metabolizmamızın yavaşlamasına, eklemlerimizin sertleşmesine ve dolayısıyla enerjimizin azalmasına sebep olurlar. Bu ihtiyaca cevaben, biz de Kadıköy’deki Heal-İstanbul Doğu Şifa Sanatları Merkezi’mizde her yıl birer hafta süren ilkbahar karaciğer detoksu programları düzenliyoruz. Programın gördüğü büyük ilgi ve katılımcıların memnuniyetinden aldığımız ilhamla, bu sene iki detoks programı yapmaya, birini her zamanki gibi Kadıköy’deki yerimizde tutmaya, diğerini ise Fethiye yakınlarındaki Kabak Vadisi’ndeki bir inziva merkezine taşıyarak katılımcılara günlük streslerinden de uzaklaşabilme ve doğa ile iç içe olabilme imkanı sağlamaya karar verdik. Bu programların detayları web sitemizde mevcuttur ve herkesi bekleriz.
Yenilikler, ilham, heves, coşku ve enerji dolu bir ilkbahar dileğiyle.
Yazan: Dr. Onur Aydınoğlu
Dr. Onur Aydınoğlu, yüksek lisans ve doktora eğitimini gördüğü ABD’nin Washington Eyaleti’ndeki Bastyr University’de Geleneksel Çin Tıbbı, Akupunktur, Bitkisel Tıp ve Naturopatik Tıp üzerine uzmanlık kazandı. Daha sonra New Mexico Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin entegre tıp merkezi Center For Life’da uzman hekim, Southwest Acupuncture College’da ise öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. 12 yıldır doğal ve bütünsel tıp, 20 yıla yakındır da meditasyon, çigong, taiçiçuan, nefes ve enerji çalışmaları ile uğraşmaktadır. Bir buçuk yıldan beri, Kadıköy Moda’da, Ayurveda uzmanı olan eşi Ulli Allmendinger ile beraber, kurucusu olduğu, Heal İstanbul Doğu Şifa Sanatları Merkezi’nde doğal sağlık danışmanlığı ve terapileri hizmeti sunmaktadır.