Her ne kadar şehir hayatı içinde yaşarken doğanın enginliğini ve kudretini doya doya deneyimleyemesek de, yıl boyunca değişen mevsimlerin, iklim üzerinde yarattığı farklılıkların bedenimizi ve zihnizi etkilediğini hissedebiliriz. Mevsimlerin Geleneksel Çin Tıbbı’ndaki yerleri üzerine olan makale serimizin son makalesine başlarken, tüm mevsimlerin üzerimizdeki etkilerinin kısa bir özetini geçmek istiyorum.
İlkbahar, doğada yaşamın yeniden başladığı mevsimdir. Bedenimiz ilkbaharda bir hareketlenme, yenilenme ve kendi kendini onarma sürecine girer. Zihinde ümit, hayal, istek ve idealler hakimdir. Yaz, doğanın olgunlaştığı, çiçeklerin açtığı, meyvelerin verildiği mevsimdir. Bedenimiz ve zihnimiz, yazın heyecan ve dışarıya dönük bir ilgi halindedir. Zihin eğlence ve zevk arar. Enerjimizi aşırı tüketmemeli ve elimizden geldiği kadar korumalıyız. Sonbahar, bitkilerin, kaynaklarını ve enerjilerini köklerine doğru çekerek ve ihtiyacı olmayan yapraklarını dökerek, kışa hazırlandığı mevsimdir. Bedenimiz sonbaharda kurur, zihin içe döner. Hüzün ve melankoli hakimdir.
Ve Kış… Doğada ve Şehirde
Kış mevsiminde doğayı gözlemlediğimizde, bunun bir saklanma, korunma, atalet veya kuluçka dönemi olduğunu görürürüz. Ağaçlar yapraklarını dökmüş ve enerjilerinin büyük bölümünü köklerinde saklamaktadır. Tohumlar soğuk toprağın altında hareketsizce ilkbaharı beklemektedir. Çoğu hayvan inlerine çekilip kış uykusuna dalmış, bahara kadar enerjilerini koruma çabasındadır. Kışın soğuk ve karanlık günlerinde doğada yaşam yavaşlar ve inzivaya çekilir.
Şehir insanlarının dünyasında ise, çalışma temposu ve aktivite, kışın bir azalma göstermeden devam eder. Bu belirli bir ölçüde yaşamlarımızın bir zorunluluğu olsa da, kış ayları boyunca, elimizden geldiği kadar gerekli olmayan aktivitelerimizi azaltır ve biraz daha fazla uyumayı becerirsek, uzun vadede yaşamlarımızın daha uzun ve sağlıklı olmasına önemli bir katkıda bulunmuş olacağız.
Kış Sıcaklığı
Kışın tüm yalnızlık ve durağanlığa ramen, kışın en soğuk ve karanlık günlerinde oluşan daha derin ve özel bir sıcaklık da vardır. Aileler daha çok beraber zaman geçirmeye, birbirlerini düşünmeye, kendi yuvalarını ısıtmaya ve korumaya başlar. Küçük topluluklar içinde oluşan bu yakınlık, ilişkilerin derinleşmesini ve bedenler uyusa da, kalplerdeki neşenin uyanık kalmasını sağlar. Geçmişi Hristiyanlık’tan bile önceye dayanan ve farklı kültürlerde benzerleri bir şekilde bulunan Noel geleneği, insanların da kışın en soğuk ve karanlık haftasında ailelerin birbirleriyle olan sevgi, güven ve muhabbetlerini pekiştirme ihtiyaçlarına bir cevap olmuştur.
Kış Diyeti
Kış mevsiminde doğanın ürettiklerinden mutfağımızda kalanlar, diğer mevsimlere kıyasla genel olarak daha ağır ve asitlendirici nitelikte yiyeceklerdir. Taze sebze ve meyveler yaza göre azınlıktadır. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, taze fasülye, domates, biber ve patlıcan gibi toprak üstü sebzeleri pek bulunmaz. Daha çok kuru baklagiller, tahıllar, pancar, havuç, patates, kuru sarımsak ve kuru soğan gibi kök sebzeleri, kuru yemiş ve kuru meyvalar, turşular, et, tavuk ve balık ağırlıkta olmalıdır. Bu listeden de anlaşılacağı gibi, diğer mevsimlere göre daha çok protein ve yağ tüketmemiz gerekir. Böyle bir beslenme şekli, bedenin biraz daha asitlenmesini sağlayacaktır ki, kışın bu ihtiyacımız olan birşeydir. Bedenin metabolizmasının artmasına, kendi kendini ısıtmasına ve daha fazla enerji üretebilmesine yardımcı olur.
Ev Turşusu ve Filizlendirme
Kış aylarında taze meyve ve sebzelerden alamadığımız için eksik kalan vitamin, mineral ve canlı enzimleri, bu aylarda önemi artan iki tip gıdadan sağlayabiliriz. Birincisi ev turşuları. Geleneksel usüllerle evde turşusu kurulduktan sonra yenen sebzelerin besleyiciliği 20-30 kat artar. Turşulaşma sürecinde, probiyotik bakteriler, sebzelerin liflerini yer ve gevşetir, böylece içindeki ptotein, vitamin ve mineraller, bizim için çok daha kolay hazmedilir olur. Ayrıca, turşu içinde çoğalan bakteriler probiyotik niteliktedir, yani bizim bağırsaklarımızdaki iyi bakterilerin çoğalmasını, kötü bakterilerin ise azalmasını destekler. Ev turşunun tuzunu ve sirkesini oldukça sınırlı tutabilirsiniz. Ayrıca, mutlaka organik elma sirkesi ve Himalaya Kristal Tuzu kullanın ki midenizi ve tansiyonunuzu olumsuz etkilemesin.
Filizlendirme ise, maş fasülyesi, kırmızı ve yeşil mercimek gibi küçük taneli baklagillerin birkaç gün ıslak bırakılarak filizlenmeye başlamasını sağlamaktır. Filizlendikten sonra bunları salatada çiğ tüketebilirsiniz. Aslında tüm baklagilleri belirli ölçülerde filizlendirebilirsiniz, ama nohut, kuru fasülye gibi büyük baklagıllerin hala pişirilmesi gerekli. Filizlendirilen baklagillerin besin değerleri ise 30-40 kat artabiliyor, çünkü filizlenme aşamasında oluşan enzimatik aktivite, tohumun içindeki protein, vitamin ve mineralleri, büyümeye başlayan bitkinin kendi kullanımı için açığa çıkarıyor.
Ev fermentasyonu ve filizlendirme hakkında daha fazla bilgiye bana e-posta ile ulaşarak veya www.healistanbul.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Baharat Çayları
Son olarak, kış mevsiminde sıcak baharat çaylarını bolca tüketmenizi tavsiye ederim. Dilerseniz hazır yapılmış bir "kış çayı” karışımını kullanın, dilerseniz kendi karışımınızı yapın, bu kış mevsiminde sıcak kalmanın ve metabolizmanızı yüksek tutmanın en leziz yoludur. Başlıca tercih etmeniz gereken baharatlar tarçın, zencefil, karanfil ve rezenedir. Ek olarak kuşburnu ve portakal kabuğu ile daha farklı aromalar katabilirsiniz. Bu baharatları kaynatıp içtiğinizde, ellerinizin ve ayaklarınızın ısındığını ve enerjinizin doğal olarak arttığını hissedeceksiniz.
Size sevgisi ve muhabbeti bol, sağlık ve güç dolu bir kış mevsimi diliyorum.
Yazan: Dr. Onur Aydınoğlu
Dr. Onur Aydınoğlu, yüksek lisans ve doktora eğitimini gördüğü ABD’nin Washington Eyaleti’ndeki Bastyr University’de Geleneksel Çin Tıbbı, Akupunktur, Bitkisel Tıp ve Naturopatik Tıp üzerine uzmanlık kazandı. Daha sonra New Mexico Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin entegre tıp merkezi Center For Life’da uzman hekim, Southwest Acupuncture College’da ise öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. 12 yıldır doğal ve bütünsel tıp, 20 yıla yakındır da meditasyon, çigong, taiçiçuan, nefes ve enerji çalışmaları ile uğraşmaktadır. Bir buçuk yıldan beri, Kadıköy Moda’da, Ayurveda uzmanı olan eşi Ulli Allmendinger ile beraber, kurucusu olduğu, Heal İstanbul Doğu Şifa Sanatları Merkezi’nde doğal sağlık danışmanlığı ve terapileri hizmeti sunmaktadır.