Akut Homeopatik Reçete - Dikkat Edilmesi Gerekenler

Acil tedavi gerektiren ve aniden ortaya çıkan sağlık sorunlarını tedavi eden homeopatinin bir parçasıdır.

Akut Homeopatik Reçete

Akut homeopatik reçete yazma, acil tedavi gerektiren ve aniden ortaya çıkan sağlık sorunlarını tedavi eden homeopatinin bir parçasıdır. Homeopatik reçete allopatik tıptan genel formuyla ayrılır. Homeopatik reçetede sadece hastalık değil, bireyin genel kişilik tipi ve belirtilerin toplamı göz önünde bulundurulur. Örneğin geleneksel bir doktor aynı ilacı ve tedaviyi soğuk algınlığı olan herkese yazar. Bununla birlikte homeopatik bir pratisyen kişinin gösterdiği belirtiler, belirtilerin karakteri ve kişinin durumunu iyileştiren veya kötüleştiren faktörler hakkında detaylı sorular sorar. Sonuç olarak, homeopati uzmanı aynı rahatsızlığı bulunan 6 hasta için 6 farklı reçete yazabilir. Soğuk algınlığı, grip, boğaz ağrısı, böcek ısırmaları, kesikler, morluklar, kusma, ishal, yüksek ateş, kas ağrıları ve kısa süreli uykusuzluk akut reçete ile tedavi edilen sağlık sorunlarına örnektir. Akut homeopatik reçete ile verilen ilaçlar vücudun kendisini iyileştirmesine yardımcı olur. Bu ilaçlar mikropları yok etmez veya semptomların önüne geçmez. 

Akut reçete, homeopati pratisyenlerinin yanı sıra -sınırlamalar olmak şartıyla- kişinin kendisi tarafından evde de uygulanabilir. Çalışma süreçleri, kişisel bakım kılavuzları ve evde hazırlanan homeopatik ilaç kitleri, homeopatik eczaneler ve eğitim servisleri tarafından posta yolu ile ulaştırılır. Akut reçeteli homeopatide danışmalar, konstitüsyonel homeopatik reçetede olduğundan daha kısadır. Tipik bir hasta, pratisyen ile sadece 10-15 dakika geçirir. Konstitüsyonel reçetede bu bir saatten fazla sürebilir. 

Homeopatik pratisyenler belirti kelimesini tıpta olduğundan daha kapsayıcı bir şekilde kullanırlar. Homeopatide belirtiler, duygusal ve zihinsel motiflerdeki değişiklikler gibi hastanın hastalık süresince gözlemlediği belirtilerdeki değişiklikleri de içerir. Homeopati uzmanları belirtileri akut reçetenin amacına uygun olarak dört hiyerarşik kategoriye göre sınıflandırır:
  • Özgün belirtiler: Bu belirtiler kişinin kendisine özgüdür ve akut hastalıkları bulunan çoğu kişide gözlemlenmez. Homeopati uzmanları özgün belirtileri not eder çünkü bu belirtiler tedavinin belirlenmesine yardımcı olur. 
  • Zihinsel ve duygusal belirtiler: Bunlar önemli genel belirtilerdir. Bu belirtiler hastanın rahatsızlığının bütünü konusunda homeopati uzmanına bilgi sağlar.
  • Diğer genel belirtiler: Bunlar yorgunluk, iştahta değişiklikler veya huzursuzluk gibi kişinin vücudunda hissedilen fiziksel belirtilerdir.
  • Belli başlı belirtiler: Bu belirtiler vücuttaki kimi bölgelerde gözlemlenir. Bunlar arasında mide bulantısı, ciltte kızarıklık ve baş ağrısı gibi belirtiler yer alır.
Homeopatik terapide durum incelemesi süresince pratisyen, kişinin belirtilerinin yoğunluğunu değerlendirir, belirtilerin hasta vücudundaki derinliğini inceler, özgün belirtileri not alır, her bir belirtinin karakterini değerlendirir ve uygun tedavinin belirlenmesine yardımcı olması amacıyla anahtar belirtilerin listesini yapar. 

Yüzlerce homeopatik tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bitkiler, mineraller, yılan veya böceklerin zehirlerinden elde edilen homeopatik ilaçlar genellikle sulandırılarak veya ezilerek formüle edilir. Bazı tedaviler sprey, merhem veya krem şeklinde uygulanabilir; fakat en yaygın uygulama formları sulandırma, iki katı büyüklükte tabletler veya silindir tabletlerdir (ezilen ilaçlar için). Bir doz bir damladan, 10-20 ufak tabletten veya 1-3 büyük tabletten oluşur. Tedaviler sulu olduğu için dozun boyutu fazla önemli değildir. Dozun sıklığı önemlidir; bununla birlikte hastaya ilk doz etkisini gösterene kadar başka doz almaması önerilir. Homeopatik ilaçlar, doğru bir şekilde saklanmaları halinde sınırsız olarak kullanılabilirler. Doğru saklama ilacın, orijinal şişesinde saklanmasını, 37.8°C üzerinde güneş ışığı veya diğer yoğun ışıklara maruz kalması halinde ve aynı odada açılan kafur, naftalin, parfüm ve diğer homeopatik ilaçlar ile kirlenmesi durumunda atılmasını içerir.   
Homeopati 1790’lı yıllarda Alman bir doktor olan Samuel Hahnemann tarafından geliştirilen hafif, ağrısız ve holistik bir iyileştirme sistemidir. Sıtma karşıtı ilaçlar ile kendi kendine deneyler yapan Hahnemann, yüksek dozdaki ilaçların sıtma benzeri belirtilere neden olduğunu, bununla birlikte düşük dozdaki ilaçların belirtileri iyileştirdiğini gözlemlemiştir. Hahnemann bu noktadan "Benzer rahatsızlıkları benzer rahatsızlıklar ile iyileştirme" anlamına gelen "Similia similibus curantur" kavramına ulaşmıştır. Hahnemann ardından bu kavrama dayanan geniş çaplı bir tedavi sistemi geliştirmiş ve buna homeopati adını vermiştir. Homeopati terimi Yunanca homoios (aynı) ve pathos (rahatsızlık) kelimelerinden gelir.

Homeopatik tedaviler hemen hemen her zaman bitki, hayvan ve mineraller gibi doğal malzemelerden yapılır. Bu malzemeler alkol ile hafifletilir veya çözülmeyen tozlar haline getirilir. Bir dizi seyreltme, suküzyon ve sallama yöntemi ile sıvı esansların gücü artırılır. Suküzyon doğal maddenin enerjisini solüsyona dönüştürmek için gereklidir. Ayrıca tedavinin gücünün her bir sulandırma yöntemi ile artacağı düşünülür. Çözelti gereken etkiyi verecek şekilde sulandırıldıktan sonra elde edilen solüsyon karanlık ve serin bir ortamda saklanan bir şişe sakaroz veya laktoz tabletlerine eklenir. Eğer suda çözünmüyorsa, ince tozlar halinde inceltilir ve istenen etkiye ulaşmak üzere toz laktoz ile birlikte dövülür.     

Zaman içerisinde homeoterapinin destekçileri arasında Louisa May Alcott, Charles Dickens, Benjamin Disraeli, Johann Wolfgang Goethe, Nathaniel Hawthorne, William James, Henry Wadsworth Longfellow, Pope Pius X, John D. Rockefeller, Harriet Beecher Stowe, William Thackeray, Daniel Webster, ve W. B. Yeats de yer almıştır. İngiltere Kraliyet ailesi 1830’lu yıllardan itibaren homeopati pratisyenlerini işe almaktadır.
Doktorlar, hastalarını fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden tedavi etmeye çalışırlar ve her bir tedavi kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenir. Homeopati genellikle güvenilir bir tedavidir çünkü ilaçlar oldukça sulandırılarak kullanılır ve genellikle yan etkiler en alt seviyededir. Homeoterapi toksin içermediği için çocuklarda uygulanabilir. Homeopatinin diğer bir avantajı da tedavinin maliyetinde görülür. Homeopatik tedaviler pahalı değildir ve genellikle geleneksel ilaçlara oranla oldukça ucuzdur.    

Akut homeopatik reçete birçok farklı rahatsızlığa iyi gelir. Bu rahatsızlıklar arasında yüksek derecede mide bulantısı, yüz felci, genel soğuk algınlığı, alerjiler, öksürük, dang hastalığı, dizanteri, kulak ağrısı, migren, baş ağrısı, yüksek ateş, gıda zehirlenmesi, üzüntü, grip, hareket hastalığı, şok, boğaz ağrısı, cerrahi problemler, aşı ve ilaç terapilerine karşı reaksiyon bulunur.

Akut tedaviler böcek ısırmaları, hayvan ısırmaları ve zehirli meşe veya zehirli sumak ile ilişkili sorunların tedavisi için de tavsiye edilir. Homeopati göz morlukları, yanık, morarmalar, beyin sarsıntısı, kesik, tendon ve bağ dokusu sakatlanması, renk değişimi, kırık, fıtık, burun kanaması, delinmeler ve kasılma gibi sorunların tedavisinde de kullanılabilir.    
Durumun İncelenmesi
Akut reçete yazmada ilk süreç, durumun incelenmesi olarak da bilinen hasta ile detaylı bir görüşmenin yapılmasıdır. Homeopati uzmanı hastanın belirtilerinin türünü, yerini ve şiddetini belirlemenin yanı sıra kişiye belirtilerinin özelliklerini sorar. Belirtilerin özellikleri, iyileşme veya kötüleşmeye neden olan faktörlerdir. Bu faktörler arasında hava şartları, günün belirli zamanları, vücudun konumu, davranışlar ve aktiviteler gibi faktörler yer alır. Kişinin sağlık durumunun incelenmesi homeopati uzmanının yanı sıra hastanın kendisi ve aile üyeleri tarafından da yapılabilir.    

Tedavinin Seçilmesi ve Uygulanması
Belirli bir tedavinin seçilmesinde hastalıktan çok hastanın belirtilerinin oluşturduğu bütünsel profil göz önünde bulundurulur. Homeopatik tedaviler, benzerlik kuralına göre yazılır. Bu kurala göre, sağlıklı bir kişide belirli belirtilere yol açan bir madde, hasta bir kişiye iyice sulandırılmış bir formda verildiğinde kişi iyileşir. Örneğin sinirli tavırlar sergileyen, baş ağrısı ve eklem veya kas ağrıları bulunan grip hastalarına bryonia (şeytan şalgamı) verilir; çünkü bu bitkinin esansı sağlıklı kişide bu belirtilere neden olur.

Hastalar homeopatik ilaçlara elleri ile dokunmamaları konusunda bilgilendirilir. Kullanılacak doz beyaz bir kağıta dökülebilir, şişe kapağından alınabilir veya doğrudan ağıza boşaltılır. Homeopatik ilaçlar su ile birlikte alınmaz. Hasta ilacı almadan önce aldıktan sonra 15-20 dakika bir şey yememelidir. 
Homeopatik akut reçete yazma, konstitüsyonel reçeteleri gerektiren kronik durumların, antibiyotik tedavisi gerektiren ciddi enfeksiyonların veya önemli cerrahi müdahale gerektiren sağlık durumlarının tedavisinde önerilmez. Ayrıca zihinsel sağlık sorunlarının tedavisinde de önerilmemektedir.  

Kendilerini homeopatik tedaviler ile tedavi eden kişiler evde hazırlanan tedavilere ilişkin kısıtlamalar ile ilgili olarak profesyonel birisinden yardım almalıdır. Evde hazırlanan birçok homeopatik tedaviye ilişkin kılavuzlar, profesyonel bakım gerektiren belirtiler ve rahatsızlıklara ilişkin gerekli bilgileri içerir.  

Homeopatik tedavilerin etkileri diğer ürünler ile birlikte kullanıldıklarında kaybolabilir. Bazı homeopatik pratisyenler tedavi süresince nane, mentollü ürünler (diş macunları, şekerler, sakızlar, gargaralar); kafur ve kafurlu ürünler (okaliptüs ve kaplan balı); silhat ve diğer esans yağlar, naftalin, güçlü parfümler, tıraş losyonları, kokulu sabunlar, stres, röntgen, kahve ve nikotin, uyuşturucu ilaçlar (marihuana) ve bazı terapötik ilaçlardan (genellikle kortizon ve prednizon) uzak durulmasını önerir. Hastalara ayrıca elektrikli battaniye kullanmamaları ve bu süreçte dişlerini yaptırmamaları konusunda tavsiyelerde bulunulur çünkü bunların homeopatik terapiyi olumsuz etkilediği düşünülür. Homeopatik kürler kesinlikle mıknatıslara yakın yerlere konulmamalıdır. Pratisyenler yüksek dozlu ilaçların homeopati pratisyenleri gözetimi altında uygulanması gerektiği konusunda uyarıda bulunur.  

Homeopatik ilaçlar çok fazla sulandırıldıkları için bazen orijinal maddeden eser kalmayabilir. Bu nedenle bu ilaçlar toksin içermez ve genellikle zararlı yan etkilere neden olmaz. Bununla birlikte hasta homeopatik tedaviye kişisel bir reaksiyon gösterebilir. Tedavi başladığında yoğun bir iyileşme süreci reaksiyonu gözlemlenebilir. Bu durumda belirtilerde kötüleşmeler olur; fakat bu kötüleşme geçicidir. Bazı hastalarda tamamen iyileşmedikleri eski hastalıklarına ait bazı belirtiler görülebilir. Bu gibi olgular iyileşme sürecinin başladığını gösteren olumlu gelişmelerdir.    
Samuel Hahnemann’ın iyileştirici sistemi 1800’lü yıllarda giderek popülerleşse de, tıp ve ecza çevrelerinden hızla sert tepkiler almıştır. 1900’lü yılların başlarından itibaren Amerikan Tıp Derneği ve eczacılar homeopatiye karşı savaş açtığında homeoterapi uygulamaları ihmal edilmeye başlanmış ve geleneksel tıp çevrelerince saçma bulunmuştur. Politikanın yanında bu düşmanlığın diğer bir nedeni homeoterapinin bazı yönlerinin bilimsel olarak tamamen açıklanmamış olmasıdır.

Örneğin homeopati uzmanları, ilaçları daha fazla sulandırdıklarında ilaçların vücuttaki etkilerinin artığını tespit etmiştir. Bazı homeopatik tedaviler o kadar fazla sulandırılır ki aktif maddeden bir molekül dahi kalmaz. Ayrıca homeopati hastalığı sınıflandırmak yerine belirtilerin değerlendirilmesini ve bu belirtilerin tedavi edilmesini vurgular. Böylece aynı rahatsızlığı bulunan kişiler için farklı homeopatik ilaçlar ve tedaviler gerekebilir. Ayrıca geleneksel tıp bu yöntemleri kullanmadan önce vücutta nasıl işlediğini bilmek ister. Homeopati, biyokimyadan daha çok, ilacın etki gösterip göstermediği ve holistik iyileşmenin gerçekleşip gerçekleşmediği ile ilgilidir. Tüm bu nedenlerden dolayı geleneksel tıp homeopatinin bilimsel olmadığını iddia eder. Bununla birlikte homeopati uzmanları homeopatinin bilimsel olarak geliştirilmekte olduğunu ve birçok belge ve başarı hikâyeleri ile birlikte yüzyıllardır üzerinde çalışıldığını belirterek karşılık verir.

Homeopati tedavilerinin etkililiği üzerine hâlâ birçok çalışma sürdürülmektedir. En ünlü çalışmalar arasında 1991 yılında Britanya Tıp Dergisi’nde (British Medical Journal) yayımlanan, 25 yıllık homeopatik tedavilere ilişkin geniş çaplı analizleri içeren bir proje yer alır. Bu proje vasküler hastalıklar, solunum sorunları, enfeksiyonlar, mide sorunları alerjiler, cerrahi müdahale sonrası iyileşme, arterit, travma, psikolojik sorunlar, diyabet ve diğerleri gibi sağlık sorunları bulunan hastalar üzerinde 100’den fazla çalışmayı içermektedir. Çalışma homeopatinin birçok sağlık sorunu üzerinde iyileştirici etkiye sahip olduğunu tespit etmiş ve delilin homeopatinin belirli belirtilere karşı düzenli bir tedavi olarak kullanılması için yeterli olduğu sonucuna varmıştır. 2002 yılında pediatri dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, bireysel homeopati tedavilerinin çocuklarda basit akut otitis media (kulak enfeksiyonu) belirtilerini azaltmaktadır. Araştırma yazarları, daha fazla araştırmanın gerekli olduğunu kabul etseler de olumlu sonuçların, çocuklarda kulak enfeksiyonuna karşı homeopatik tedavilere ilişkin çalışmaların sürdürülmesini gerektiğini doğruladığını belirtmiştir.

Homeopatinin özellikle ünlü olduğu Birleşik Krallık ve diğer ülkelerde bazı tıp doktorları akut reçeteli homeopatinin belirli yönlerini uygulamalarına dâhil ederler. Homeopatinin ünlü olduğu ülkeler arasında Fransa, Hindistan, Pakistan, Sri Lanka, Brezilya ve Arjantin yer alır. Londra ve Glasgow’da büyük homeopati hastaneleri bulunur. Ayrıca Hindistan ve Güney Amerika’da da homeopatik tıp merkezlerine rastlanır. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye