Nükleer Radyasyon
Nükleer güç santrallerinin yakınında yaşamak veya çalışmak kanser riskini artırır. Tehlikeler arasında nükleer reaktörlerden her gün yayılan az miktarda radyoaktif gaz bulunur. Bu radyoaktif gaz salınımları, atmosfere A.B.D. Enerji Bakanlığı tarafından belirlenmiş izin verilebilir seviyelerde girer ancak kanıtlara göre düşük seviyede radyoaktif kirlilik önemli bir kanser riski sunabilir. İngiltere’de nükleer bir kurulumun yakınında yaşayan çocuklarda lösemi görülme sayısının arttığı gözlenmiştir. Birleşmiş Milletler raporuna göre 1986 yılının Nisan ayınca Çernobil nükleer kazasına en yakından maruz kalan Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya’da çocuklardaki tiroit kanseri vakaları 100 kat artmıştır. Ancak nükleer radyasyonun tehlikeleri sadece bir reaktörün yakınında yaşayan veya çalışanlar için değildir. Düşük seviyedeki radyoaktif kirlilik yağmurlarla dünyaya döner, bunlar da toprağı kirleterek besin zincirine giriş yaparlar. Nükleer fisyon ürünlerinin ana taşıyıcıları belediye suyu ve hava, daha sonraki taşıyıcılar ise süt ve süt ürünleridir.
Böcek ve Yabani Ot Öldürücüler
Böcek öldürücülere uzun süre maruz kalmak ve kanser arasındaki ilişki bariz kanıtlarla gösterilmiştir. 75 Çevre Koruma Ajansı uzmanından oluşan konsorsiyum böcek öldürücüleri çevreden alınan en önemli üç kanser riski arasında saymıştır. Dr. Samuel Epstein "Çevrede ve yediğimiz gıdalarda bulunan birçok kansere sebep olan böcek öldürücüler ve endüstriyel kimyasallar hayvanların ve insanların yağ dokularında birikmektedir. Bu kimyasalların çoğu katı bir şekilde yasaklanmış veya kullanımları sınırlandırılmış olsa da çok kalıcıdırlar ve uzun bir süre boyunca çevrede kalabilirler. Bu kimyasallarla kirlenmiş topraklarda büyüyen ekinler, bunlarla beslenen hayvanların vücuduna girecek ve yağ tabakalarında birikecektir. Eğer kişiler bu kimyasalların yoğun olarak bulunduğu gıdaları tercih ederlerse, aynı kimyasallar kendi yağ dokularında da gitgide daha fazla birikecektir” demektedir. Bu sürece biyoakümülasyon (biyolojik birikim) adı verilir ve Dr. Epstein’e göre yağda çözünen bu kanserojenler en çok vücudun yağ dokularının fazla bulunduğu organlarda yer alırlar. Bu organlar arasında beyin, cinsel organlar ve göğüsler bulunur.
Ancak bu zehirlerin kullanımı engellenmemektedir, hatta DDT’nin 1940’larda kullanılmaya başlamasından beri 10 kat artmıştır. Son 50 yılda 15,000 kimyasal bileşik ve 35,000’den fazla formül dünyada böcek öldürücü ve yabani ot öldürücü olarak piyasaya sürülmüştür. DDT dahil bunların A.B.D.’de yasaklananları üçüncü dünya ülkelerine satılmakta, kahve, meyve ve sebze gibi gıda üretimlerine girmekte ve dünyaya dağıtılmaktadır. Tarımsal kullanımının yanında evde ve bahçede kullanılan böcek öldürücüler ve yabani ot öldürücüler de toksisiteye büyük katkıda bulunurlar.