Toksik yani zehirli maddeler hakkında hepimiz birçok şey duymaktayız. Bunlar yediğimiz gıdalara, içtiğimiz suya, cildimize, saçımıza kullandığımız bakım ürünlerine kadar girmiş durumdalar. Ancak bunları düşünürken hepsinden çok daha yaygın olan ve diğerlerinden çok daha fazla maruz kaldığımız asıl zehirli maddeyi unutabiliriz: soluduğumuz hava. Üstelik diğerlerinin aksine havadaki zehirlerden kaçınmak hiç de kolay değildir ve sadece bireysel çabalar burada yeterli olmaz.
Küresel iklim değişikliğinin tüm dünyada yarattığı endişeyle birlikte soluduğumuz havanın kirletici maddelerle dolu olduğunu bugünlerde eskisine oranla daha sık hatırlıyoruz. Mart ayında Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) insanların hava kirliliğiyle verdiği zararın ne boyutlara ulaştığını gösteren bir rapor yayınladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre 2012 yılı içinde tüm dünyada 7 milyon kişi hava kirliliğiyle alakalı sebepler yüzünden normalden daha erken öldü. Bu da her 8 ölüm vakasından birinin hava kirliliğiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle kirlenmiş maddelerle dolu hava sağlığınız için var olan en büyük tehlike.
Dünya Sağlık Örgütü basın açıklamasında şu bilgilere yer verdi: "Yeni bilgiler özellikle hem iç mekanlarda hem de dış mekanlarda hava kirliliğine maruz kalmanın felç, iskemik kalp hastalığı gibi kalp damar hastalıkları ile ilişkisine ve hava kirliliği ile kanser arasındaki güçlü bağlara dikkat çekiyor. Bunların yanında hava kirliliğinin solunum yolu hastalıklarına olan kötü etkileri de var. Alakalı bazı sorunlar arasında akut solunum yolu enfeksiyonları ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları yer alıyor. Yeni tahminler sadece hava kirliliğinin sebep olduğu hastalıklar hakkında daha fazla bilgi olmasına dayanmıyor. Aynı zamanda gelişmiş ölçümler ve teknoloji sayesinde insanların havadaki kirli maddelere ne kadar maruz kaldığını da daha iyi belirleyebiliyoruz.”
Bu bilgi hakkındaki en rahatsız edici gerçek hava kirliliğinin sebep olduğu tahmini ölüm sayısının iki katına çıkmış olmasıdır. Bu da bazen anekdotlara dayanan bilginin, deneyler ve ölçümlerle edinilen bilgiden daha önde olabileceğini gösteriyor. Duman altı şehirlerde yaşama talihsizliğine sahip kişiler zaten bu gibi sağlık problemlerini yakından tanıyorlar.
Kişisel yaşam tarzı değişiklikleriyle küçük oranlarda da olsa hava kirliliğine karşı bir çaba gösterilebilir. Örneğin daha az araba kullanmak, tüketimi ve atıkları azaltmak doğru yönde bir adımdır. Ancak gerçekten ihtiyacımız olan hukuki yollarla kirliliğin büyük kısmına sebep olan yapılanmaların ve kuruluşların kontrol altına alınmasıdır. Elbette bunların da kişisel çabaların toplanmasıyla gerçekleştiği unutulmamalıdır. Siz de yaşadığınız bölgelerdeki sorumlulara bu yöndeki taleplerinizi iletebilir ve bu yönde çalışan örgütlerden yapabileceğiniz şeyler konusunda bilgi alabilirsiniz.