Radyasyon ve Halk Sağlığı Projesi’nin, Suffolk County’de yaptığı araştırma nükleer santrallerin çocukluk kanserlerinin doğrudan bir nedeni olduğunu göstermiştir. Nasıl olur da nükleer güç endüstrisi bu kadar büyük sağlık problemlerine sebep olan bir şeyi tasarlar ve hükümet de buna izin verir? Cevap, 1950’lerde nükleer güç endüstrisinin başlangıcında düşük miktarda radyasyonun zararlı etkilerinin bilinmemesinden kaynaklanıyor. Sr-90’a maruz kalmanın izin verilen miktarı bir gram kalsiyum başına 1,000 pikoküri idi. Bu miktar yetişkinler için güvenli olarak belirtildi ancak kimsenin aklına çocukların yetişkinlerden daha hassas olduğu gelmemiş olmalı. Şu an bilinmektedir ki yeni doğan bir bebek 0.8 pikoküri Sr-90’a maruz kalırsa kanser geliştirme riski iki katına çıkmaktadır.
Geleceğin nükleer reaktörleri 1957 standartlarını sağlayan reaktörlerin sadece %0.001’i kadar salınım yapmak üzere tasarlanabilir mi? Radyoaktif kirliliği bu düzeye indirecek bir teknoloji günümüzde bilinmemektedir. Şimdiki hedefler Sr-90 miktarını 3-4 pikoküriye indirmektir. Bu yine de kansere sebep olan miktardan kat be kat fazladır.
Genel olarak nükleer reaktörlerin 80-150 km yakınlarında yaşayanların maruz kalma miktarı en fazladır ve kanser geliştirme riski de en yüksektir. Soludukları havadan ve içtikleri sudan bile bunu alırlar. Ancak yüzlerce, hatta binlerce km uzakta yaşayanlar bile etkilenebilirler. Radyasyonun %90’ı, nükleer santrallerin havaya radyoaktivite salması ve bunların yağmurla geri dönmesi şeklinde yayılır. Ayrıca radyoaktif toksinler besin zincirinde yükseldikçe daha konsantre hale gelirler. Ekinler radyoaktif maddeleri kirlenmiş havadan, topraktan ve sudan alırlar, havyanlar bunları yedikçe daha yüksek yoğunlukta birikirler. Sr-90 insanlarda olduğu gibi ineklerde de kalsiyuma bağlanır, dolayısıyla süt ürünlerinde yoğun hale gelebilir. Şu anda herkesin vücudunda teşhis edilebilecek düzeyde Sr-90 bulunur.
Laboratuar testleri maruz kalma seviyesini, elektrodermal görüntüleme ise hangi organların ve biyolojik işlevlerin etkilendiğini gösterebilir. Sr-90’ı vücuttan atmak için çeşitli yöntemler vardır, bunların arasında ağızdan veya damar içinden şelasyon terapisi, vücudun hücresel düzeyde detoks yapmasını sağlayan besin takviyeleri, kemiklerin yenilenmesini sağlayan özel protokeller bulunur. Bazı bitkisel ve homeopatik devalar da karaciğer ve böbrek detoksuna yardımcı olarak etkili olabilir.