Alkalin Diyeti - Araştırma ve Genel Kabul

Vücudun asit baz dengesini bozan yiyeceklerin azaltıldığı bir diyettir.

Alkalin Diyeti

Alkalin diyeti veya diğer adlarıyla alkalin asit diyeti veya asit baz dengesi diyeti değişen derecelerde taze meyveye, sebzeye, kök ve yumrulara, kabuklu yemişlere ve baklagillere ağırlık veren bir diyet türüdür. Bazı alternatif tedavi uygulayıcılarına göre asit yapan bir beslenmeye doğru kayma kronik hastalıklarının sayısının artmasının gerçek nedenidir.

Bazı pratisyenler, aşağıdaki belirtileri gösteren ve başka bir hastalığı olmayan kişilerin baz diyeti takip etmeleri gerektiğini düşünmektedir:
  • Enerjisizlik
  • Aşırı mukus üretimi
  • Burun tıkanıklığı
  • Sık sık nezle veya grip olma
  • Kaygı, asabiyet, hassasiyet
  • Rahim kistleri, polikistik yumurtalık sorunu, iyicil meme kütleleri
  • Baş ağrısı
Her ne kadar tıp doktorları meyve ve sebze tüketimini arttırarak et, tuz ve işlenmiş tahıl tüketimini azaltmanın sağlık açısından faydalı olduğuna inansa da, kronik hastalıkların temelinde asit yapıcı bir beslenmenin olduğunu kabul etmemektedir. Ne var ki alkalin (Baz) diyetinin kalsiyum oluşumu, böbrek taşları, osteoporoz ve yaşa bağlı kas tükenmesi gibi sorunlara yardımcı olduğuna dair kanıtlar mevcuttur.
Bu diyet savunucularının teorisine göre insanların avcı toplayıcı ataları bugünün tipik beslenmesinden çok daha farklı bir beslenme takip etmekteydi. Ataların beslenmesinde işlenmiş bitkisel ve hayvansal gıdalar çok az yer kaplıyordu. Tarımın ilerlemesiyle birlikte medeniyetlerin standart diyeti, özellikle Batıda büyük ölçüde değişti:
  • Tahılların beslenmeye dahil olması taş aletlerden sonraya rastlar. Rafine edilmiş tahıllar ise eleme aletlerinden sonra ortaya çıkmıştır.
  • Süt, peynir ve diğer süt ürünleri hayvanların evcilleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır.
  • Tuz tüketimi madencilik, işleme ve taşımadan sonra başlamıştır.
  • Hayvancılıkla birlikte at üretimi artmıştır. Hayvanların tahılla beslenmesini ve böylece çabuk semirmesini sağlayan teknolojik gelişmelerden sonra et üretimi iyice artmıştır.
  • Şeker tüketimi sanayi devrimi sonrasında yükselmiştir.
Yenilen neredeyse bütün yiyecekler sindirilip metabolizmaya katıldıktan sonra kana ya asit ya da alkalin (baz; bikarbonat) salar. Tahıllar, balık, et, kümes hayvanları, kabuklu deniz ürünleri, peynir, süt ve tuz asit üretir. Yani bu tür gıdaların beslenmeye dahil olması ve daha fazla tüketilmesi tipik gelişmiş bir ülke beslenmesinin asidik olduğu anlamına gelir.

Kan, asit baz dengesinde biraz baziktir. Kan Ph değeri 7,35 ile 7,45 arasındadır. Alkalin (baz) diyetinin temel düşüncesi beslenmenin bu Ph düzeyine (tıpkı geçmişteki gibi) uygun olması ve hafif bazik olmasıdır. Alkalin diyeti taraftarları asit arttırıcı gıdaların ağırlıklı olduğu bir beslenmenin kandaki dengeyi bozduğuna ve vücut dengeyi bulmaya çalışırken potasyum, magnezyum, kalsiyum, sodyum gibi önemli minerallerin kaybını teşvik ettiğine inanmaktadır. Bu dengesizliğin insanları hastalığa daha açık hale getirildiğine inanılmaktadır. 
Beslenme rejiminde ciddi bir değişiklikten önce doktora danışmak gerekir. Akut veya kronik böbrek yetmezliği olan insanlar alkalin diyetine bizzat doktor onayı olmadan başlamamalıdır. Önceden kalp rahatsızlığı olan ve vücutta potasyum miktarını etkileyen ilaçlar kullanan insanlar da önce doktorlarıyla görüşmelidir.
Alkalin diyetinin genel sağlığa etkisiyle ilgili iyi tasarlanmış, geniş ölçekli çalışmalar henüz yoktur.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye