Batı Herbalizmi - Kökeni

Avrupa ve Amerika bitkilerini hastalıkların tedavisinde kullanan yöntemlerdir.

Batı Herbalizmi

Batı herbalizmi, Avrupa ve Amerika kıtasının bitkisel geleneklerinden elde edilen, Avrupa ve yerli Amerika bitkilerinin, hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde kullanılmasının ve bu konudaki çalışmaların önemini vurgulayan bir iyileştirme sanatıdır. Batı herbalizmi, doktorların ve herbalistlerin klinik deneylerine ve yüzyıllardır sözlü veya yazılı olarak aktarılan iyileştirici bitki tedavilerine ilişkin geleneksel bilgilere dayanır. Batı herbalizmi, çok daha eskiye dayanan geleneksel Çin herbalizmi gibi, hastalıkların belirtilerinin geliştirilmesi ve sağlığın korunması için bitkilerin sinerjik ve iyileştirici özelliklerini temel alır.

Bitkiler birçok farklı kategoriye ayrılır. Bazı Batı herbalistleri bitkisel tedavileri güçlerine, etkilerine ve özelliklerine göre kategorize eder. Kategoriler sakinleştiricileri, uyarıcıları, laktasifleri, ateş düşürücüleri ve diğer özellikleri içerir. Bir diğer sınıflandırma sistemi, geleneksel Çin tıbbındaki prensiplere dayanır. Buna göre bitkiler dört sınıfa ayrılır: Bunlar tonikler, özgünler, güçlüler veya temizleyici ve koruyuculardır. Bu geniş kapsamlı sınıflandırma içerisinde bir bitkinin birçok iyileştirici etkisi bulunabilir. Bu bitkinin içerisindeki belirli bir kimyasala veya kimyasalların birleşimine bağlı olabilir. 

Tonikler
Bu sınıf içerisindeki bitkiler Batı herbalizminde alternatifler olarak da bilinir. Bu bitkilerin etkileri genellikle hafiftir ve belirli organ ve sistemleri hafifçe uyararak ve besleyerek vücutta yavaş etki gösterir. Tonik bitkiler zaman içerisinde tüm vücudu güçlendirir ve besler. Bu bitkiler genellikle güvenlidir ve fazla miktarlarda dahi düzenli olarak kullanılabilir. Bu tonik bitkiler, geleneksel Çin tıbbında "seçkin” tedaviler olarak bilinirler. Tonik bitkilerin terapötik dozu muhtemel toksik dozdan çok daha düşüktür. Amerikan ginseng, tonik bitkilere bir örnektir.

Özgünler
Bu sınıftaki bitkiler güçlüdür ve bu bitkilerin terapötik etkileri sadece kendilerine özgüdür. Bu bitkiler genellikle akut sağlık durumlarının tedavisinde, kısa süreli olarak az miktarlarda alınır. Özgün olarak sınıflandırılan bitkiler terapötik tedavi sürecinden daha uzun süreli olarak kullanılmaz. Ekinezya özgün bitkilere bir örnektir.

Güçlüler
Bu bitkilerin etkinliği oldukça yüksektir ve toksik olma ihtimalleri vardır. Bu sınıftaki bitkiler kişisel tedavilerde kullanılmamalıdır. Bu bitkilerin terapötik dozları ölümcül doza yakın olabileceğinden, bu bitkiler eğitimli bir klinisyen tarafından dikkatli bit şekilde sunulur, gözlemlenir, zaman zaman kullanılmaz. Bu bitkiler devamlı olarak veya bir uzmanın gözetimi olmadan kullanılmamalıdır. Amerikan şekerciboyası (Phytolacca americana) güçlü bitkilere bir örnektir. 

Temizleyiciler ve Koruyucular
Bu bitkiler, otlar veya bitki dokuları vücuttaki atıkları ve kirletici maddeleri temizler. Bu bitkiler aynı zamanda normal vücut fonksiyonlarını en az ölçüde etkiler. Pektin temizleyicilere bir örnektir. Pektinler, bitkideki hücre duvarlarını birleştiren ve suda çözünen maddelerdir. Bazı araştırmacılar bu bitkilerin vücuttaki ağır metalleri ve çevresel toksinleri temizlemede yardımcı olacağına inanmaktadır. 
Batı herbalizmi, doğal ürünlerin incelenmesi anlamına gelen farmokognoziye dayanır. Farmokognozi, kalp yetmezliği için yüksek otu yapraklarından elde edilen digoksin kullanımı gibi belirli iyileştirici özellikleri bulunan bazı bitki bileşenlerinin tanımlanmasını, esans çıkarım yöntemlerini ve uygulanmasını kapsar. Bu bileşenlerin esansları alınır, arıtılır ve klinik araştırmalarda çalışılır. Bazen doğal bileşenler laboratuvar ortamında sentetik hale getirilebilir ve bu bileşenlere değişim sonrasında patent verilebilir. Pratisyenler taze ve iyileştirici etkisi bulunan bitkileri, basit esansları veya standart esansları kullanmayı seçebilir.

Standart esanslarda belirli bir miktar bileşene belirteç bileşen adı verilir ve bu bileşenin bitkisel ilaçta aktif bileşen olma ihtimali vardır. Ürünler iyi bir üretim süreci altında ve geleneksel formüllere, Amerikan Kodeksi’ne veya Amerikan Farmakopisi’ne uygun olarak üretilmelidir. Bitkinin aktif bileşeni (eğer biliniyorsa) kökünde, gövdesinde, yapraklarında, çiçeğinde, meyvesinde veya başka bölgelerinde farklı miktarlarda bulunabilir. 

Yaklaşık 2500 yıl önce Hipokrat, "Tıpta akla yatkın teorilere değil deneyime ve aynı zamanda nedenlere dikkat etmelidir,” demiştir. M.Ö. 4. yüzyılda yaşayan Yunan doktor ve herbalist Hipokrat, Batı tıbbının babası olarak görülür. Hipokrat, hastalıklar üzerinde beslenmenin, su kalitesinin, iklimin ve sosyal çevrenin önemini vurgulamıştır. Hipokrat belirtileri tedavi etmek yerine kişiyi bir bütün olarak tedavi etmeye inanmıştır. Vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesini kabul etmiştir ve tıbbi uygulamalarda iyi gözlem yapmanın önemini vurgulamıştır. Bunun yanı sıra Hipokrat, sağlığın korunmasına yardımcı olarak basit bitkisel tedaviler önermiştir. M.Ö. 4. yüzyılda Theophrastus, botanik biliminde temel bir metin olan Historia Plantarum’u yazmıştır.

M.S. 1. yüzyılda Roma bölgelerinde seyahat eden Yunan Doktor Dioscorides, beş tıbbi metin oluşturmuştur. Dioscorides’in De Materia Medica olarak bilinen bitkilere ilişkin metinleri, Batı’daki bitkilere ilişkin tıbbi metinler arasında en etkili metinlerden biri olarak görülür. Bu metin gelecek 1500 yıl için pratisyenlere standart bir referans olmuştur. Bu etkili kitap ayrıca iyileştirici etkisi olan bitkiler ve Hindistan’da Ayurveda tıbbında kullanılan tedaviler ile ilgili bilgiler içerir. M.S. 1. yüzyılda yaşayan Bergamalı Galen Romalı bir doktordu ve anatomi ve fizyoloji öğrencisiydi. Galen 130 adet ilaç ve iyileştirici tedavi içeren bir tarif kitabı yazmıştır. Galenik olarak bilinen bu detaylı karışımlar, bazen 100 kadar bitki ve diğer maddeleri de içermekteydi. Bitkisel tıbba ilişkin bu yaklaşım, Hipokrat tarafından önerilen ve geleneksel halk şifacıları tarafından uygulanan basit tedavilere karşı köklü bir değişikliktir. Galen, karışık tıbbi formüllere ilişkin bilgisi ile katı bir tıbbi sistem geliştirmiştir. Galen bu bilgisi ile sağlık konularına ilişkin yegane otorite olarak görülmekteydi.

Gözlemlere değil teori ve bilime dayanan Galenik sistem, Ortaçağ boyunca hâkim olmuştur. Galenik bileşimler kanatma ve boşaltımın yanı sıra bu çağda tıbbi profesyoneller tarafından uygulanan etkili teknikler arasındaydı. Buna karşın geleneksel bitkisel şifacılar temel tıbbi sistemin dışında kalmışlardır.    

8. yüzyılda, İtalya-Salemo’da bir tıp okulu açılmıştır. Arap doktorlardan elde edilen bitkisel bilgiler bu okulda korunmuştur. Müslüman Araplar, Avrupa, İran, Hindistan ve Uzak Doğu’da bulunan, iyileştirici etkiye sahip bitkilere ilişkin geniş çaplı araştırmalar yapmışlardır. Arap tüccarları 9. yüzyılın başlarında ilk bitkisel eczaneleri açmışlardır. Hristiyan bir keşişin eseri olan The Leech Book of Bald adlı kitap 10. yüzyılda oluşturulmuştur. Bu kitap, antik Yunan ve Romalı doktorların çalışmalarından kurtarılan önemli tıbbi yazıları içermektedir.

Avrupa’da Ortaçağ boyunca veba ve salgın hastalıklar nedeniyle geniş çapta ölümler yaşanmıştır. Özellikle 1348 yılında yaşanan Kara Veba ve ilerleyen yıllarda yaşanan diğer sağlık felaketleri çok fazla can almıştır ve bu nedenle bu hastalıklardan kurtulanlar Galenik tıp sistemine olan inançlarını kaybetmeye başlamıştır. Neyse ki geleneksel bitkisel tıbba ilişkin bilgiler kaybolmamıştır. Manastırlarda geniş çaplı iyileştirici etkisi olan bitkilerin bulunduğu bahçeler oluşturan ortaçağ keşişleri, antik bitkisel ve tıp metinlerini sabırla kopyalamışlardır. Avrupa’da olduğu gibi geleneksel şifacılar tarafından uygulanan halk hekimliği, birçok kadın herbaliste cadı veya Katolik kilisesine düşman oldukları düşünülerek işkenceler yapılmış ve bitkisel zanaatlar baskı altına alınmış da olsa devam etmiştir. Giderek büyüyen baharat ticareti ve Yeni Dünya’nın keşfi ile Avrupa’ya egzotik bitkiler ve tamamen yeni botanik ilaçlar getirilmiştir. 15. yüzyılda matbaanın icadı ile bitkilere ilişkin birçok metin halkın kullanımına sunulmuştur. Bunların arasında, 1930 yılında Alman botanikçi Otto Brunfels ve Leonhard Fuchs tarafından yazılan metinler ve daha sonraki dönemlerde İngilizceye çevrilen Belçikalı doktor Rembert Dodoens’in Hollandaca yazılan bitkisel metinleri de yer almaktadır. 1597 yılında doktor ve bahçeci John Gerard günümüzde hâlâ baskısı bulunan, bitkilere ilişkin en ünlü İngilizce eserlerden birisini yayınlamıştır. Gerard’ın bitkilere ilişkin olarak Herball or General Historie of Plantes adıyla bilinen eseri orijinal bir eser değildir. İçeriğin çoğu Belçikalı Dodoens’in eserinden alınmıştır. Buna karşın Gerard nadir olarak bulunan 1000’den fazla türden bazılarını ve kendi bahçesindeki İngiliz bitkilerini kitabına dahil etmiştir.

Astrolojinin bitkiler ile olan ilişkisi, astrolojiyi ilaç seçiminde ve hastalıkların tedavisinde yardımcı bir bilim olarak gören Arap doktorlar tarafından öğretilmiştir. Batı bilimine karşı bu yaklaşım 16. ve 17. yüzyıllarda yayımlanan, bitkiler üzerine yazılmış metinlerde bulunmaktadır. İngilizcede yazılan en popüler ve tartışmalı bitki metinlerinden biri, 1653 yılında yayımlanan TheEnglish Physician Enlarged adlı kitaptır. Yazar Nicholas Culpeper çekirdekten yetişme bir eczacıydı. Ayrıca Culpeper ,London Pharmacopoeia adlı eseri de Latinceden İngilizceye çevirmiştir. Culpeper, krallıkla yönetilen İngiltere’de Anglikan bir Protestandı ve tıbbi bilgileri, bitkisel tedavileri en yoğun olarak kullanan eczacılar ve tüccarlar için daha erişebilir hale getirmeye karar vermişti. Culpeper’in bitkilere ilişkin metinleri, sihir ve astrolojiyi botanik tedaviler ile birleştirmesi nedeniyle tıbbi kurumlar tarafından eleştirilmiştir; fakat metin zamanının botanik tedavilere ilişkin en popüler kitabı olmuştur. Culpeper ayrıca, ortaçağdaki keşişler tarafından iyileştirici etkileri olan bitkileri barındıran bahçelerinde uyguladıkları "Signatür Doktrini”ni kabul etmiştir. Bu teori bitkinin görünüşünün iyileştirici gücüne ilişkin ipucu verdiğini öğretir. Bitkiler doğal elementler ve bir gezegen veya burç ile ilişkilerine göre belirli sağlık durumlarının tedavisinde kullanılır. Bitkinin büyüdüğü yer, baskın fiziksel özellikleri, kokusu ve tadı bitkinin signatürünü belirler. 

Avrupalı sömürgeciler Kuzey Amerika’da yerleştikleri bölgelere bitkisel bilgilerini ve bitki örneklerini getirdi. Ayrıca bu sömürgeciler Amerika yerlilerinden Yeni Dünya’ya özgü birçok besleyici ve iyileştirici etkiye sahip bitkiyi nasıl kullanacaklarını öğrendiler. Avrupa’dan getirilmiş, iyileştirici etkisi olan birçok bitki yerleşim alanlarında geliştirilemedi; fakat daha sonra tüm Kuzey Amerika’da yetiştirilmeye başlandı. Yerli Amerikan herbalizmine ilişkin ilk kayıtlar, 1552 yılında Meksika yerlisi Hindistanlı Doktor Juan Badianus’un el yazmalarında bulunur. Herbalizme ait Amerikan halk geleneği, geleneksel Avrupa tıbbı ve Yerli Amerikan herbalizminin bir karışımıdır. 

Avrupa’da 17. yüzyılda simyacı Paracelsus kimyasal ve mineral bazlı ilaçları tanıtarak Batı tıbbının yönünü değiştirmiştir. Paracelsus İsviçreli bir kimyacı ve doktorun oğludur. Hastalıkların tedavisinde arsenik, merkür, sülfür, demir ve bakırı kullanmıştır.19. ve 20. yüzyıllarda hastalık belirtilerine karşı yaygın bir biçimde kullanılan bir yöntem olan sentetik ilaçların tam karşısında yer alan Batı herbalizmi ve doğal terapi ve bakım sistemlerinin gelişimine olan ilgi canlanmıştır. 

18. yüzyılın sonlarında Alman Doktor Samuel Hahnemann, homeopati adı verilen bir sistem geliştirdi. Homeopati, kullanılan maddenin izini veya enerjik etkisini taşıyan aşırı sulandırılmış bitkileri, hayvansal ürünleri ve kimyasalları kullanır. Homeopati, hasta kişinin belirtilerini sağlıklı bir kişide aynı belirtilerin üretilmesini sağlayacak maddelerin çok düşük dozlarıyla tedavi eder. Hastalık belirtilerini, vücudun doğal iyileşme sürecinin ve hastalıkların nedenlerinin ortadan kaldırıldığının bir göstergesi olarak görür.  

Natüropati olarak bilinen Avrupalı tıp sistemi 1895 yılında Kuzey Amerika’da da tanınmaya başladı. Homeopati gibi, bu medikal yaklaşım da Hipokrat’ın vücudun doğal iyileşme yetisini kullanarak hastalıkların yok edilmesi fikrine dayanır. Natüropati uzmanı vücudun doğal iyileşme sürecine yardımcı olmak ve sağlığı korumak için besin değeri yüksek takviyeler, bitkisel ilaçlar, uygun bir diyet ve egzersiz gibi toksik olmayan yöntemler kullanır. Batı herbalizmi, dünya nüfusundaki artış ve iyileştirici etkiye sahip bitkilerin hayatta kalabilmesi için gerekli doğal biyo-çeşitliliği tehdit eden gelişmeler nedeniyle stres içerisinde olduğu bir zamanda giderek daha popüler hale gelmektedir. Amerikan bitkisel pazarları hızlı bir şekilde büyümeye devam etmektedir ve alternatif terapileri allopatik Batı tıbbına tercih eden kişilerin sayısı giderek artmaktadır.   

Geleneksel bitkisel tedavilerin etkinliğine ve güvenilirliğine ilişkin araştırmalar artsa da, bu araştırmalar, klinik çalışmalar ve laboratuvar araştırmalarının maliyeti, tam bitkilere ve bileşenlere genellikle patent verilememesi nedeniyle sınırlı kalmıştır (bu nedenle ürünlerin pazara sunulmasının ardından ilaç kârı elde edilmez). Herbalizm, Amerika’nın dışında, geleneksel ilaçlar ile başarılı bir şekilde birleştirilmektedir ve bazı ülkelerde ulusal sağlık sisteminin içerisine tamamen yerleştirilmiştir. 21. yüzyılın başlarında dünya nüfusunun %80’i bitkisel tedavilere hala güven duymaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, özellikle herbalizmin kültürel doku ile iyice bütünleştiği Üçüncü Dünya ülkelerinde birçok yerel sağlık sorunlarının tedavisine karşı geleneksel bitkisel ilaçları teşvik etmektedir.
Botanik bitki tedavilerinin faydaları, kullanılan ilaca ve tedavi edilecek problem veya belirtilere bağlı olarak hafif veya önemli boyutlarda olabilir. Bitkisel kürler, genellikle tıbbi ilaçlara oranla daha yavaş etki gösterir. Bazı bitkisel tedaviler birikmeli bir etkiye sahiptir ve vücuttaki dengeyi zaman içerisinde sağlar. Diğerleri ise, akut belirtilere karşı kısa süreli olarak kullanılır. Tıbbi ilaçlar ile karşılaştırıldığında tüm bir bitkiden hazırlanan bitkisel tedaviler daha az yan etkiye sahiptir. Bu yan etkiler, bitkinin içerisinde bulunan kimyasalların yapısına, sinerjik etkilerine ve bitkinin düşük konsantrasyonuna bağlıdır. Bu bitkiler önerilen uygun dozlarda kullanıldıklarında Batılı eczanelerde bulunan kimyasal ve sentetik ilaçlara oranla genellikle daha güvenli ve ucuzdur. 
Bitkisel hazırlıklar ticari olarak tablet veya kapsül, tentür, çay, sıvı esansı, antiseptik su, temizleyici fitil, kuru bitkiler ve diğerleri gibi birçok formda satılmaktadır. Bitkilerin iyileştirici etkileri, bitkiye uygun olan çözücüler kullanılarak taze ve kuru bitki parçaları aracılığıyla ortaya çıkar. Alkol, yağ, su, sirke, gliserin ve propilen glikol bitki içerisindeki iyileştirici etkiyi çıkarmak ve konsantre hale getirmek için kullanılan çözücülerden bazılarıdır. Buhar damıtması ve soğuk basma teknikleri esans yağlarını çıkarmak için kullanılır. Herhangi bir bitki tedavisinin kalitesi ve bitkisel tedavilerin etkisi bitkinin büyüdüğü yerdeki hava koşullarına, hasat zamanına, bakımına, hazırlanma ve saklanma koşullarına bağlıdır. 
Yaprak, kök veya çiçek gibi, bitkinin gerekli parçalarına aşılama, kaynatma veya alkollü tentür uygulanarak elde edilen bitkisel tedaviler uygun terapötik dozlarda alındığında genellikle güvenlidir. Buna karşın, birçok bitki belirli sağlık durumları mevcutken alındığında belirli olumsuz yan etkilere neden olabilir. Her bitkisel tedavi bebeklere ve çocuklara güvenle uygulanamaz. Birçok bitki aşırı dozlarda alındığında toksiktir ve hatta öldürücü etkiye sahiptir. Bunun yanı sıra bu bitkilerin uzun süreli kullanımına bağlı olarak oluşabilecek kronik toksiklenmeye ilişkin fazla araştırma bulunmamaktadır. Amerika’da satılan bitkisel tedaviler beslenme takviyeleridir ve içerik ve etkinlikleri düzenlenmemiştir. Kişinin kendi kendisine teşhis koyması ve botanik bitkiler ile tedavi uygulaması riskli olabilir. Tedaviden önce klinik ortamda çalışan bir herbaliste, bir natüropati uzmanına veya sertifikalı bir herbaliste danışmak gerekir.   

Esanslı yağlar oldukça yoğundur ve bu formda alınmamalıdır. Bu yağlar kontak dermatit ve tahrişi önlemek için cilde uygulanmadan önce sulandırılmalıdır. Konsantre esans yağlarının içerisindeki toksin oranı bitkinin kimyasal bileşenlerine bağlı olarak değişiklik gösterir. 

Amerikalı profesör ve farmakognozi uzmanı Verro E. Tyler, Amerika’da bitkiler ve bitkisel tedavilere ilişkin bir kaos meydana geldiğine inanıyor. Tyler, kanıtlanamayan abartı, düşük kalite kontrol, yanıltıcı etiketleme, dozaj standartlaştırılmasına karşı çıkılması ve zararlı olduğuna karar verilen bitkilerin devam eden satışı konularında, kısmen bitki üreticilerini ve basit bitki ve tedavi pazarlamacılarını suçluyor.

Teknoloji ise Batı herbalizmine ilişkin yeni bir uyarıyı gerekli hale getirdi. Bitkisel tedavilerin kullanımlarına ilişkin sağlıksız bilgiler sunan birçok internet sitesi bulunmaktadır. Birçok herbalist ve allopatik doktor hastalarını, internette bitkisel tedavi yöntemleri ararken dikkatli olmaları konusunda uyarır. Kanser ile ilgili bir çalışma, arama motorunda çıkan internet sitelerinden sadece %36’sının, hastalıkların tedavisine ilişkin ispatlanmamış iddialar ile ilgili düzenleyici kılavuzlara uygunluk sağladığını ortaya koymuştur. 
Batı herbalizmi, vücudun tamamı veya belirli organlar ve sistemler üzerinde etkili olan çeşitli karmaşık bitkisel tedavileri içerir. Bu kimyasal bileşenlerden bazıları yüksek dozda alınmalarına rağmen hafif ve güvenlidirler. Diğer bitkiler daha güçlü etki gösteren kimyasallar içerir ve yüksek dozda veya sürekli olarak alındıklarında toksik etkiye neden olabilirler. Bazı bitkilerin belirli farmakolojik ilaçlar ile birlikte kullanması halinde ilaç etkileşimleri ortaya çıkabilir. Bazı bitkiler az miktarlarda tonik etki gösterirken yüksek dozda alındıklarında toksin etkisi gösterirler. 

2002 yılında Amerikan Pediatri Akademisi’nin yayımladığı bir rapor, üyelerini, türlerine bakılarak etkilerinin anlaşılmadığı bazı bitkisel tedavilerin kalp damar sistemi üzerindeki olumsuz etkileri konusunda dikkatli olmaya çağırmıştır. Örneğin efedra, kalp ritimlerinde ve kan basıncında artışa neden olur. Diğer bir örnek ise, aileleri tarafından zararsız olduğu düşünülen bitkilerin bazı çocuk ve gençlerde kalp sorunlarına neden olmasıdır. Başka bir rapor da, yetişkinlerin dahi, kullandıkları bitkisel ürünler konusunda doktorlarını bilgilendirmediğini ve hastaların bu takviyeleri ilaç olarak düşünmediğini ortaya koymuştur. Yine de birçok bitkisel ürün allopatik tedaviler ile etkileşim gösterebilir ve bu ilaçların etkilerini azaltabilir veya olumsuz etkilere neden olabilir. Örneğin sarımsak, ginseng, ginkgo, krizantem, meyan kökü ve diğer genel terapiler, hastayı ameliyat esnasında aşırı kanama ile karşı karşıya getirecek pıhtı önleyici etkiye sahiptir.  
Batı herbalizmi hem toplumsal hem de profesyonel ilgi açısından yeni bir canlanma yaşamaktadır. İhtiyaçları karşılamak için eğitim okullarının ve nitelikli bitki pratisyenlerinin sayısı giderek artmaktadır. Batı herbalizmi, lisanslı natüropati doktorlarının tıbbi uygulamaları içerisinde yer almaktadır. Halk şifacıları, birçok kırsal alanda nesilden nesile aktarılan sözlü geleneği sürdüren mirasçılardır. Aynı zamanda bu işi kendi kendilerine öğrenen amatör herbalistler, botanik tedavi uygulamalarını temel seviyede yaşatmaya çalışmaktadır. Geleneksel Batı herbalizmi geleneksel kullanıma ve ilaç bilimine, halk arasındaki yaygın inanışa, güncel klinik araştırmalara ve esans çıkarma süreci gelişmelerine bağlıdır. Bu gelişmeler aktif maddelerin konsantrasyonunda ve etkisindeki kalite kontrolünün verimliliğini sağlar. Allopatik tedaviler konusunda eğitim alan Batılı doktorlar, genellikle bitkilerin kullanımına ilişkin eğitim almazlar. Bu doktorlar hastaları için farmakolojik ilaçlara güvenirler ve kimileri farmakolojik ilaçları kullanmaya devam etmelerinin nedenlerini şöyle açıklamaktadır: Bitkisel tedavilerin hazırlanmasında standart doz ve kalite kontrolünün eksikliği ve geleneksel bitkisel tedavilerin güvenliğini ve etkinliğini doğrulayıcı klinik araştırmalarının azlığı.   

Herbalizm başta bitkisel tedavilerin reçeteli ve reçetesiz olarak mevcut olduğu İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya olmak üzere Avrupa’da yaygın olarak uygulanmaktadır. Almanya’da bitkisel tedaviler Komisyon E olarak bilinen özel bir hükümet organı tarafından düzenlenir. Buna karşın Amerika’da artan popülerliğine rağmen geleneksel herbalizm allopatik tıp sisteminin bir parçası değildir. Bitkisel tedaviler üzerinde yeterli sayıda araştırma yapılmamaktadır ve bu tedaviler güvenli ve etkili ilaçlar olarak görülmemektedir. Bunun yerine bitkisel tedaviler beslenme takviyeleri olarak satılır. 1994 yılında çıkarılan Diyet Takviyeleri Sağlık ve Eğitim yasası Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin botanik ürünlerin market raflarından kaldırılması ve satışlarına ilişkin kısıtlayıcı düzenlemelerin getirilmesi konusundaki girişimini bozmuştur. Bitkilerin ve bitkisel tedavilerin satışlarına ilişkin olarak önerilen bu düzenlemeler, büyük bir kesim tarafından protesto edilmiştir ve bu da kongre kararı ile sonuçlanmıştır. 2000 yılında Amerikan Başkanı Bill Clinton, alternatif tıp terapilerini daha geleneksel tedaviler gibi kesin bir standarda bağlamak için kararname ile Alternatif Tıp konusunda bir Beyaz Saray Komisyonu oluşturdu. Bu komisyonlara, 20. yüzyılda alternatif tıp terapilerinin kullanımına ilişkin federal kılavuzlar ve düzenlemeler önerme görevi verildi. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye