Diş Eti Hastalığı - Alternatif Tedavi

Dişi destekleyen ve saran yapıdaki iltihaplanmalar sonucunda oluşan rahatsızlıktır.

Diş Eti Hastalığı

Periodontal hastalık da denilen diş eti hastalığı dişi destekleyen ve saran yapıda iltihaplanma olarak tanımlanır. Tedavi edilmezse diş eti hastalığı çene kemiğinde tahribata kadar ilerleyebilir. Diş kaybının en yaygın nedenlerinden biridir. Periodontal hastalık aynı zamanda koroner kalp hastalığı ve düşük ağırlıklı erken doğumun risk faktörlerinden de biridir.

Jenjevit, diş eti iltihabının ilk evresidir. Tekrarlayabilir ya da kronikleşebilir. Eğer uygun biçimde tedavi edilmezse dişi kemiğin içinde tutmaya yardımcı olan periodontal bağda iltihaplanma, yani periodontit gelişebilir. Periodontit bazen diş etinden irin akması anlamına gelen piyore olarak da adlandırılır. Kronik periodontit dişi destekleyen dokularda iltihaplanmaya yol açarak ilerleyici doku ataşmanı ve kemik kaybıyla sonuçlanabilir. Bu periodontitin en yaygın görülen türüyken, diş eti çekilmesi ve çukurlaşma oluşumu ile karakterizedir. Agresif periodontit, hızlı doku ataşmanı kaybına ve çene kemiği tahribatına neden olan oldukça yıkıcı bir periodontit türüdür. Genellikle diğer bakımlardan sağlıklı olan hastalarda gelişir.

Nekrotizan ülseratif jenjevit ya da Vincent enfeksiyonu olarak da bilinen nekrotizan periodontal hastalıklar diş etinde doku ölümü, doku ataşmanı ve kemik kaybı ile karakterize olan enfeksiyonlardır. Şiddetli periodontit vakaları çene kemiğini etkileyebilir. Ani başlayan diş eti hastalığı siper ağız (trench mouth) olarak bilinir. Spiroket ve iğsi basil enfeksiyonundan kaynaklanır. Siper ağız, yakındaki yüz ya da boyun dokularına da yayılabilen bir enfeksiyondur. Bu enfeksiyon 1. Dünya Savaşı’nda askerler arasında yaygın olarak görülmüştü. 2000’lerin sonlarında ise siper ağzı özellikle stres aslındaki ergen ya da genç yetişkinler arasında, özellikle de sınav dönemlerinde yaygındı. 
Diş eti hastalığının başlıca belirtileri kolay kanayan koyu kırmızı, şiş ve hassas diş etleridir. Genelde ağrı düzeyi azdır. Periodontit olan kişilerde de aynı belirtiler görülür ancak bu kişilerde ilave olarak ağrı, dişin gevşek olması ve sürekli ağız kokusu söz konusu olabilir. Apse ve irin oluşabilir. Siper ağız belirtileri ise aniden başlayan ağrı, diş eti kanaması, ağız kokusu ve diş etlerini saran grimsi mukustur.

Teşhis
Hastanın diş muayenesi yapılır ve diş sağlığı öyküsü alınır. Hastalık ilerlediğinde diş hekimi her dişin çevresindeki ceplerin derinliğini ölçmeye yarayan bir alet olan periodontal prob ile muayene ederek diş etlerinin çevresindeki cepleri saptayabilir. Kemikteki bozulmayı görebilmek için dental röntgen kullanılabilir. Bakteriyel enfeksiyonların olup olmadığını saptamak için diş etinden mikroskop altında incelenmek üzere doku örneği (smear) alınabilir. Siper ağız teşhisinin onaylanması için spiroket görüntüleme de kullanılabilir.
Diş eti hastalığının en yaygın nedeni kötü ağız hijyenidir. Her gün düzenli olarak diş fırçalamak ve diş ipi kullanmak ağızdaki gıda artıklarını ve bakterileri yok eder. Diş bakımı ihmal edilirse bakteriler çoğalır, diş etlerinde ve dişlerin üzerinde diş plağı oluşur. Eğer bu plak temizlenmezse tükürükle karışarak sertleşir ve tartara dönüşür. Tartar diş etlerini tahriş eder ve dişin üzerinden çekilmelerine neden olarak, daha çok bakteri ve plağın oluşabileceği alanlar açılmasına neden olur. Bu döngü iltihaplanma ve enfeksiyonun şiddetini giderek daha fazla artırır.

İleri diş eti hastalığında hangi bakterilerin doku tahribatına ne şekilde neden olduğu tam olarak anlaşılamamıştır. Dokulara yayılan birçok bakteriyel ürünün diş eti hastalığına neden olduğu düşünülmektedir. Bazı bakteriler tarafından üretilen toksinler hücreleri öldürebilir. Çalışmalar periodontal hastalığın şiddeti ile endotoksin miktarının orantılı olduğunu göstermiştir. Hücrelerdeki proteinleri sindiren ve dolayısıyla hücre yıkımına yol açan moleküller olan proteolitik enzimler de diğer bakteriyel ürünlerden biridir. İnsanın bağışıklık tepkisi de doku tahribatına neden olabilir. Normal bağışıklık yanıtının bir parçası olarak beyaz kan hücreleri bakterileri öldürmek için iltihaplanan bölgelere girer. Bakterilerin yok edilmesi aşamasında periodontal doku da yok edilir. Diş eti hastalığının gelişimine katkı sağlayan başka faktörler de vardır. Ailesinde diş kaybı ya da periodontal hastalık öyküsü olan kişilerde bu durumun gelişme riski artar. Sigara ve tütün kullananlarda da diş eti hastalığı gelişme riski içmeyenlerden en az iki kat fazladır. Hormon seviyeleri de ağızda bakteri üremesine neden olur. Gebelik, ergenlik, menopoz, oral ya da enjekte gebelik önleyiciler kullanmak da diş eti hastalığının gelişimi için uygun bir ortam oluşmasına neden olabilir.

Diğer faktörler arasında diyabet melitus, iskorbüt, pellagra, alerjiler, lösemi, Crohn hastalığı, AIDS, kemoterapi, beslenme eksikliği, hidroklorik asit eksikliği, doğru yapılmamış dolgular, radyasyon tedavisi ve ağır metallere (cıva, kurşun, arsenik ve nikel) maruz kalmak sayılabilir. Diş eti hastalığı gelişmesine katkı sağlayabilecek ilaçlar arasında ise steroidler, nöbetlerin kontrolünde kullanılan fenitoin, organ nakli yapılan hastalarda kullanılan siklosporin, bazı kanser ilaçları ve kan basıncını ya da kalp ritmini kontrol altına almak için kullanılan kalsiyum kanal blokerleri yer alır.
Diş hekimleri belirtilerin azaltılması için ılık tuzlu suyla ağzı çalkalamayı ve reçetesiz anestetik merhem kullanımı önerebilir. Kemik kaybını ele almak için kemik greftleri, splint uygulanması ve diş sıkmayı önleyici ağızlıkların ve gevşek dişleri sabitlemek için diğer aletlerin kullanılması gibi çeşitli teknikler uygulanabilir. Bazı ilerlemiş vakalarda etkilenen alandaki dişin çekilmesi gerekebilir. Orta ila şiddetli periodental hastalıkta diş hekimi, cerrahi olmayan kök temizliği denilen ve hasarlı diş etinin ve kök yüzeylerinin kazınarak derinlemesine temizlendiği bir işlem yapılmasını önerebilir. Diş etleri çok fazla hasar görmüşse hastalıklı diş eti dokusunun ve altındaki hastalıklı dokunun çıkarılması için diş eti flep cerrahisi (eksizyonel yeni ataşman işlemi, ENAP) gerçekleştirilebilir. Bu işlemde kök yüzeyleri kazındıktan sonra diş etini onarmak ve gerginleştirmek için dikiş atılır. Daha az invazif olan ve lazer destekli yeni ataşman işlemi (LANAP) denilen bir lazer tekniği de vardır. ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylanmış olan bu teknikte hastalıklı dokuyu temizlemek için neşter yerine lazer kullanılır ve kesme ya da dikiş gerekmez. İşlem eksizyonel tekniğe göre daha az ağrılıdır ve daha hızlı iyileşir, ayrıca diş eti dokusunun yeniden bağlanması ve kemik gelişimi daha iyi seviyede olur. 

Diş eti hastalığına katkı sağlayabilecek altta yatan sağlık sorunları da ele alınmalı ve tedavi edilmelidir. Dişte hizasızlık ya da diş gıcırdatma gibi dental sorunlar ele alınmalıdır. Daha iyi beslenmek de önemlidir. Siper ağız gibi şiddetli bir enfeksiyon varsa hastaya antibiyotik verilir. Enfeksiyonlu alana yüksek yoğunlukta antibiyotiğin ulaşmasını sağlamak için antibiyotikler enfeksiyonlu diş etine ve kemik dokusuna doğrudan verilebilir. Hekimler, ağızdan yayılarak genel sağlığı etkileyeceği için ciddi diş eti enfeksiyonlarının antibiyotiklerle tedavisinin önemine dikkat çeker. Antibiyotik tedavisi gören ve görmeyen diş eti enfeksiyonları olan bazı hastaların vücudunda iltihap belirteçleri arandığında araştırmacılar, atardamar plaklarında diş eti enfeksiyonlarına neden olan oral bakteriler bulmuştur.

Özellikle kemikteki enfeksiyonlu apseleri tedavi etmek zordur ve enfeksiyonun tekrarını önlemek için uzun süreli antibiyotik kullanımı gerekebilir. Dişeti hastalıkları olan hastalar ilerlemenin ve başka tedavi ihtiyacı olup olmadığının değerlendirilmesi için üç ay sonra yeniden muayene edilmelidir.
Natüropatik Tedavi
Özellikle hastada besin eksiklikleri varsa çinko, bakır, folik asit, E vitamini, selenyum, A vitamini ya da beta-karoten, dişeti hastalığının ilerlemesini yavaşlatmada oldukça yardımcı olabilir. Günlük Koenzim Q10 takviyeleri de önerilir. Günde iki defa % 0.1 oranında folat solüsyonu ya da % 5 oranında çinko solüsyonu veya her ikisini birden içeren ağız gargaraları kullanılabilir. Bu gargarayla ağız çalkalanırken en az bir dakika süre ile ağızda tutulmalıdır. Flavonoidler de iltihaplanmayı azaltarak diş eti dokusunu güçlendirebilir. Flavonoidler bakımından zengin olan yiyecekler içeren günlük bir menü tavsiye edilir. Bu gıdalar arasında yaban mersini (mavi yemiş), alıç meyvesi, soğan ve üzüm sayılabilir. Bu gıdaların ekstreleri de kullanılabilir.  

Hem monoterapi olarak hem de kök temizliğinin ardından tamamlayıcı tedavi olarak kullanıldığında likopen (domates ürünlerinde bulunan bir fitokimyasal) takviyesi alımı ile birlikte rutin koruyucu bakım uygulanmasının jenjevit oluşumu sıklığını azalttığı görülmüştür.

Homeopati
Hafif diş eti hastalıkları için homeopatik tedavi olarak 6c potenste Mercurius solubilis hahnemanni önerilir. Daha şiddetli durumlar için, özellikle de irin oluşumu varsa 6c potenste Natrum muriaticum önerilir. Homeopatik ilaçlar üç gün süreyle günde dört defaya kadar alınabilir.

Ayurvedik Tıp
Ayurveda uygulayıcıları diş eti kanamaları için günde bir fincan suya bir taze limon suyu sıkılmasını önerir. Her gün bir fincan su ile beş gram amla tozu karışımı da önerilir. Ayrıca dişler, hint helvası otu (catechu) ya da neem tozu ya da her ikisiyle fırçalanabilir.

Geleneksel Çin Tıbbı
Geleneksel Çin tıbbına göre diş etlerini karaciğer fonksiyonu destekler. Eğer vücuttaki toksin miktarı karaciğerin kan temizleme limitinin üzerindeyse, sonuç olarak diş eti (ve vücudun diğer kısımları) hastalığın gelişmesi için uygun ortam haline gelir. Çin tıbbı aynı zamanda karaciğeri kaslara, dişetlerine ve eklemlere yeterli kanın ve Qi’nin (yaşam enerjisi) ulaşmasını sağlayan bir kan haznesi olarak görür.

Bitkisel Tedavi
Tam olarak dişleri temizleyebilmek ve enfeksiyonla savaşmak için dişler karbonat ve hidrojen peroksit karışımı ile fırçalanabilir. Altın mühür kökü tozu (Hydrastis canandensis) da aynı şekilde kullanılabilir. Doğrudan diş etlerine mürrüsafi (Commiphora molmol) uygulanabilir. Ağrıyı ve iltihabı azaltmak için yine doğrudan diş etlerine aloe vera tatbik edilebilir.

Ayrıca bir fincan suya bir çay kaşığı sirke eklenir ve bu karışım günlük olarak ağzı çalkalamak için kullanılabilir. Yarım litre suya 28 g hidrastis ile 28 g mürrüsafi eklenerek bitkisel bir gargara hazırlanabilir. Papatya, ekinezya, mürrüsafi, nane, adaçayı ve ratanya içeren bitkisel gargaraların iltihabı azalttığı görülmüştür. Oligomerik proantisiyanidinler içeren dişeti ürünlerinin de antioksidan ve anti imflamatuar özellikleri olduğu ve bu sayede belirtileri azaltarak ağız sağlığını iyileştiği görülmüştür.
Diş her gün yemeklerden sonra floridli bir diş macunuyla fırçalanmalı ve diş ipiyle temizlenmelidir. Fırçalama ve diş ipi kullanımının ardından bakterileri azaltmak için antiseptik bir gargarayla ağız çalkalanmalıdır. Diş etlerine okaliptüs, cadı fındığı ya da E vitamini ile her gün 15 dakika süreyle, diş etleri parmak ucuyla dairesel hareketlerle ovularak masaj yapılmalıdır. Diş fırçaları ayda bir defa değiştirilmelidir çünkü bakterilerin fırçada birikmesi mümkündür. Ayrıca diş etlerinin daha fazla zarar görmemesi için yumuşak bir fırça kullanılmalıdır. Diş eti hastalıklarına yatkın olan kişilerin diş ve diş etleri, diş hekimi tarafından düzenli olarak kontrol edilmelidir. Özellikle plak oluşumuna yatkınlık varsa düzenli olarak diş temizliği yaptırılmalıdır. Sigara içen ya da tütün çiğneyen kişiler bu alışkanlıklarını bırakmaya çalışmalıdır. Sigara dumanındaki kimyasallar iyileşme sürecini yavaşlatabilir ve tedaviyi etkileyebilir. Sigarayı bırakma programları ya da diğer yardımcı kaynaklar konusunda bilgi almak için bir hekime danışılabilir.

Tam gıdalardan oluşan bir diyet önerilir. Bu diyet taze meyve ve sebzeden ve bol miktarda besinsel liflerden oluşmalıdır. Plak oluşumuna katkı sağlayabileceğinden şeker ve beyaz ekmek ya da tahıllar gibi işlenmiş gıdalardan kaçınılmalıdır. Her gün C vitamini bakımından zengin gıdalar tüketilmelidir. C vitamini diş eti sağlığının korunması için çok önemli olduğundan takviye alınması gerekebilir. Sigara içmek C vitamini emilimini azaltacağından tütün ürünlerinden kaçınmak gereklidir. İlerleyici diş eti hastalığında kemik kaybını en aza indirmek için kalsiyum ve magnezyum takviyesi de önerilir.

Ağız hijyenine daha çok dikkat edilmesi için davranışsal yönetim yaklaşımı ağız hijyeniyle ilişkili davranışları iyileştirebilir. Ancak yaklaşımın kesin etkilerinin saptanabilmesi için bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerekir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye