Ses, pek çok kadim gelenekte özellikle müzik, vuruş ya da şarkı şeklinde kullanılmıştır. Farklı müzik türlerinin kan basıncı ve diğer vücut göstergeleri üzerindeki etkisi 1800’lerin sonlarında ilk kez fark edilmiştir. 18. yüzyılda Alman bilim adamı Ernst Chladni ses ve madde arasındaki ilişkiyi kanıtlamıştır. Aynı zamanda "akustiğin babası” olarak bilinen Chladni, bu keşfini bir keman yayını içinde kum taneleri bulunan bir tabak etrafında hareket ettirerek yapmıştır. Hareket, kum taneciklerinin geometrik şekiller oluşturmasına neden olmuştur. İsveçli bilim adamı Hans Jenny bu araştırmayı 20. yüzyılda geliştirmiştir. Jenny sesin, içinde kum, sıvı ve toz gibi maddeler bulunan metal tabaklar üzerindeki etkisini incelemiş, maddeler üzerinde ayrıntılı şekillerin oluşmasını sağladığını bulmuştur. Bu durum için, Grekçe kyma (büyük dalga) kelimesinden türettiği "simatik” kelimesini uygun görmüştür. Jenny bulgularını 1967 yılında basılan "Simatik: Dalga Fenomeni ve Titreşim" adlı kitapta yayımlamıştır. Kitapta ses titreşimlerinin yapısı, dinamiği ve etkilerini tartışmış ve ses kalıpları üzerine araştırmalarını fotoğraflarla süslemiştir. Jenny’nin kitabı 2001 yılında yeniden basılmıştır.
Simatik terapi büyük ölçüde, 1960’larda İngiliz tıp doktoru ve osteopat Sir Peter Guy Manners tarafından geliştirilmiştir. Manners, her varlığın kendi frekansında titreştiğine ve bu frekans değişince, biçiminin de değiştiğine inanmıştır. Manners hastalık gibi durumların hücrelerin ses ya da armonik frekanslarında bir dengesizliği gösterdiğini öne sürmüştür. Eğer kanser dalgaları böbreği etkiliyorsa, kişinin sağlıklı bir böbreğin frekanslarına maruz bırakılması gerekmektedir. Sağlıklı frekansların deri üzerinden uygulanması, Manners’a göre zaman içinde böbreğin sağlığına kavuşmasını sağlayacaktır. Manners, 800’den fazla kontrollü işitilebilir frekans yaydığı söylenen bir terapötik simatik cihazı yapmıştır.