Kalp hastalığının sık görülen bir öncülü aterosklerozdur. Aterosklerozda damarların iç duvarları yağ ve protein maddelerinin birikmesiyle sertleşir. Bu maddeler plak oluşturur ve sonucunda damarların içi daralır. Zaman içinde plak damarları tıkayabilir, bağlandıkları organa olan kan akışını kesebilir. Bu organlar arasında kalp ve beyin de bulunur. Koroner arterlerin (kalp kasaını besleyen damarların) aterosklerozu koroner kalp hastalığı olarak bilinir ve günümüzde A.B.D’deki en yaygın kalp hastalıklarındandır. Koroner kalp hastalığı anjinaya ve kalp krizine yol açabilir, beyin arterlerinin (beyne kan akışı sağlayan damarlar) aterosklerozu ise felç oluşumuna katkıda bulunabilir.
Ateroskleroz doğuştan bile var olabilir. İskandinavya’da yeni doğan bebeklerin ölümü hakkında yapılan bir araştırmada bebeklerin %97’sinde arter kalınlaşmasının herhangi bir aşamada var olduğu gözlenmiştir. Bu da kalp hastalığının ilk aşamasıdır. Arterlerde plak oluşumu genellikle arterlerin ilk kaplamasına gelen daha önceki hasarları takiben görülür.
Dr. Cowden’e göre E vitamini, C vitamini, magnezyum gibi maddelerin eksikliği damarların iç kaplamasını hasara ve plak oluşumuna daha yatkın hale getirmektedir. Stres sebebiyle bir anda artan tansiyon sonucunda arterlerin yüzeyinde küçük yırtıklar oluşabilir. Damarlar her zaman basınçtaki artışı karşılayacak kadar hızla genişleyemezler, bu da yırtıkların oluşumuna yol açar.
Yırtılma oluştuktan sonra, kolajen (bağlayıcı dokunun bir proteini) pıhtılaştırıcı proteinler ve diğer kimyasal maddeler yırtığı tamir etmek amacıyla salgılanır. Ancak bu bölgeye çekilen diğer hücreler, oksitlenmiş kolesterol taşıyan beyaz kan hücreleri bölgede birikirler ve yumuşak plak üretimini başlatırlar. Daha sonra kalsiyum bu bölgeye çekilir ve daha sert plaklar oluşmuş olur. Sert plakların yok edilmesi yumuşak plakların yok edilmesine oranla daha zorlu bir süreçtir.