Kalp Krizi - Belirtileri

Yeterli kanın ulaşmaması sonucunda kalp kaslarının zarara uğraması veya ölmesi durumudur.

Kalp Krizi

Kalp krizi, kan temininin şiddetli ölçüde azalması ya da durması sonucu kalp kaslarının bir bölümünün ölümü veya zarar görmesidir.

Kalp krizi, gelişmiş ülkelerdeki başlıca ölüm nedenidir. Örneğin Amerika’da yaklaşık her 29 saniyede bir kişi kalp krizi geçirmekte ve her dakikada bir Amerikalı kalp krizinden ölmektedir. Amerikan Kalp Derneği verilerine göre, yılda 1.5 milyondan fazla Amerikalı kalp krizi geçirmekte ve neredeyse yarım milyonu ölmektedir. Kalp krizlerinin çoğu, yıllar boyunca sessizce ilerleyen, çoğu insanda önlenebilecek olan koroner arter hastalığının nihai sonucudur. Kalp krizi çoğunlukla koroner arter hastalığının ilk belirtisidir. Amerikan Kalp Derneği’ne göre kalp hastalığından aniden ölen kadınların yüzde 63'ü ve erkeklerin yüzde 48’i önceden hastalığın belirtilerini göstermemiştir.

Kalp krizlerine miyokardial enfarktüs (MI) de denir. Kalp krizi, kalbe kan sağlayan koroner arterlerden biri ya da daha fazlasının bütünüyle tıkanması ve kalp kasına giden kanın kesilmesi sonucu ortaya çıkar. Tıkanmaya genellikle, arter duvarlarında plak birikimi olan ateroskleroz ve/veya koroner arterlerdeki bir kan pıhtısı neden olur. Bazen sağlıklı ya da aterosklerotik koroner arter bir spazm geçirir ve kalbin bir bölümünde kan akışı düşer ya da kesilir. Bunun neden olduğu bilinmemektedir. Ancak bu durum da kalp krizi ile sonuçlanabilir.

Kalp krizi vakalarının yaklaşık yarısı yardım gelmeden önce en az iki saat beklemektedir. Bu, ani ölüm ya da sakatlanma ihtimalini artırır. Kriz sırasında arter ne kadar tıkalı kalırsa, kalpte o kadar fazla hasar oluşacaktır. Bu nedenle de bir kalp krizinin işaretlerini bilmek ve 24 saat kardiyak bakımı bulunan en yakın hastaneden acil tıbbi bakım istemek önemlidir.

Kalp krizlerinin beşte bir kadarı sessizdir, yani kurban kalp krizi geçirdiğinin farkına varmaz. Her ne kadar hasta ağrı hissetmese de, sessiz kalp krizleri de kalbe zarar verir. Bir kalp krizinin neticesi aynı zamanda tıkanıklığın nerede olduğuna, kalp ritminin bozulup bozulmadığına ve kalbin bir bölümüne bir başka arterin kan sağlayıp sağlamadığına bağlıdır. Sol koroner arterdeki tıkanıklık genellikle sağdakine göre daha ciddidir. Aritmiye neden olan tıkanıklık, düzensiz kalp atışı ani ölümlere neden olabilir.
Kalp krizi kurbanlarının yüzde 60’tan fazlası öncesinde belirtileri yaşamaktadır. Bazen kişiler kalp krizinin belirtilerini anlamamakta ya da kalp krizi geçirdiklerini inkar etmektedir. Belirtiler şunlardır:
  • Göğsün ortasında rahatsız edici basınç, doluluk hissi, sıkışma ya da ağrı. Bu beş dakikadan fazla sürebilir ya da kaybolup geri gelebilir.
  • Omuzlar, boyun ve kollara yayılan ağrı.
  • Baş dönmesi, fenalaşma, terleme, bulantı ya da nefes darlığının eşlik ettiği göğüste rahatsızlık hissi.
Tüm bu belirtiler her kalp krizinde ortaya çıkmaz. Bazen de belirtiler kaybolur ve yeniden ortaya çıkar. Bu belirtilerden herhangi birini gösteren kişinin vakit kaybetmeden acil kurtarma servisini araması ya da en yakındaki hastanenin acil servisine götürülmesi gerekir.

Teşhis
Tecrübeli acil yardım personeli, genellikle bir kalp krizini hastaya bakarak kolayca teşhis eder. Bu teşhisi doğrulamak üzere hasta ile konuşur, kalp atışı ve tansiyonu kontrol eder, elektrokardiyograf uygular ve bir kan örneği alırlar. Elektrokardiyografi hangi koroner arterin tıkandığını gösterir. İletken jellerle kaplı elektrotlar hastanın göğüs, kol ve bacaklarına yerleştirilir. Kalbin faaliyetlerine dair impulsları bir osiloskop (bir monitör) aracılığıyla bunları kağıda işleyen bir kayıt aletine gönderir. Kan testi kalp kasındaki hasar gören hücrelerden enzim ya da diğer biyokimyasal işaretçilerin sızıntısını gösterir. 2003’te, FDA şiddetli göğüs ağrısıyla acil servislere gelen kişilerin kalp krizi geçirip geçirmediğini ortaya çıkaran yeni bir test açıklamıştır. Bu test, 1994’ten bu yana kalp krizi değerlendirmeleri için kullanılan ilk yeni testtir ve elektrokardiyografi ile birlikte kullanılır.
Kalp krizlerine genellikle şiddetli koroner arter hastalığı neden olur. Çoğu kalp krizinin nedeni aterosklerotik plak üzerinde oluşan kan pıhtılarıdır. Bu ise koroner arterin (atardamar) oksijen açısından zengin kanı kalbin bir bölümüne götürmesini engeller. Koroner arter hastalığı gelişimi riskini artıran çok sayıda faktör mevcuttur. Değiştirilemeyenleri şunlardır:
  • Kalıtım: Ebeveynleri koroner arter hastası olan kişilerde kalp hastalığı gelişimi muhtemeldir. Afro-Amerikalılar beyazlara göre daha fazla hipertansiyon oranına sahip olduklarından yüksek risk altındadır.
  • Cinsiyet: 60 yaşın altındaki erkeklerin aynı yaştaki kadınlara göre kalp krizi geçirmesi daha muhtemeldir.
  • Yaş: 45 yaş ve üzeri erkeklerle 55 yaş ve üzeri kadınların risk altında olduğu düşünülür. Daha yaşlı kişilerin ise (65 yaş üzeri) kalp krizinden ölmesi daha muhtemeldir. Yaşlı kadınların birkaç hafta içinde kalp krizinden ölmesi yaşlı erkeklere göre iki kat muhtemeldir. Bu ise var olan diğer tıbbi sorunlar nedeniyle olabilir.
Ana Risk Faktörleri
  • Sigara Kullanımı: Sigara içmek hem koroner arter hastalığı hem de bu hastalıktan ölme ihtimalini önemli ölçüde yükseltir. Sigara içen kişilerin, sigara içmeyenlere göre ani kardiyak ölüm riski iki ila dört kat ve kalp krizi geçirme riski ise iki kat daha fazladır. Aynı zamanda kalp krizinden sonra bir saat içinde ölmeleri de muhtemeldir.
  • Yüksek Kolesterol: Kolesterol vücut tarafından üretildiği gibi et, yumurta ve diğer hayvansal ürünlerden de elde edilen yumuşak, balmumu benzeri bir maddedir. Kolesterol seviyesi yaş, cinsiyet, kalıtım ve diyetten etkilenir. Kandaki kolesterol seviyesi arttıkça koroner arter hastalığı geliştirme riski de artar. Toplam kolesterol 240 mg/dL ve üstü olduğunda risk de artar ve 200-239 mg/dL yüksek risk için sınır oluşturur. LDL kolesterolde ise yüksek risk, diğer faktörlere bağlı olarak 130-159 mg/dL’den başlar. HDL (sağlıklı kolesterol) de koroner riski azaltabilir ya da artırabilir.
  • Yüksek Tansiyon: Yüksek tansiyon kalbin daha fazla çalışmasına neden olur ve zaman içinde kalbi zayıflatır. Kalp krizi, inme, böbrek yetmezliği ve konjestif kalp yetmezliği risklerini artırır. 14’e 9 ya da daha üstü bir tansiyonun yüksek olduğu düşünülür. Rakamlar yükseldikçe, yüksek tansiyon Evre 1’den (hafif) Evre 4’e (çok şiddetli) doğru ilerler. Obezite, sigara, yüksek kolesterol seviyeleri ya da diyabetle birleştiğinde kalp krizi ya da inme riski birkaç katı artar.
  • Fiziksel Aktivite Eksikliği: Bu durum koroner arter hastalığı riskini artırır. En basit fiziksel aktiviteler bile düzenli olarak yapıldığında faydalıdır.
  • Bazı İlaç ve Takviyelerin Kullanımı: Bitkisel bir takviye olan efedranın kullanımında aşırı dikkatli olunması önerilmektedir. Kilo verme ve atletik performansı artırmak için satışa sunulan takviyenin, kalp krizi, felç, inme ve ölüme katkı sağladığı bulunmuştur. Nisan 2003’te Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu maddeyi araştırmış, kontrol altına almış ya da yasaklamıştır. Bir dönem, hormon replasman terapisinin (HRT) kadınlarda kalp krizini önlemeye yardımcı olduğuna inanılsa da Kadın Sağlığı İnisiyatifi adı verilen klinik denemeler bunun aksini kanıtlamıştır. 2003’te FDA, HRT üreticilerinden, kutu üzerindeki listeye östrojenin yüksek kalp krizi, inme ve kan pıhtısı riskini içeren bir uyarı yerleştirmesini istemiştir. Etiketler aynı zamanda HRT’nin, kalp hastalığı için önleyici bir ilaç olarak kullanılmaması gerektiğini de belirtmelidir.
Yardımcı Risk Faktörleri
Yardımcı risk faktörleri kalp hastalığıyla bağlantılıdır ancak önemleri ve nasıl önlem alınacağı henüz tam olarak bilinmemektedir. Yardımcı risk faktörleri şunlardır:
  • Diabetes mellitus: Kalp hastalığı geliştirme riski diyabet hastalığında ciddi ölçüde artmaktadır. Diyabet hastalarının yüzde 80’den fazlası kalp ya da damar hastalıklarının bazı türlerinden dolayı ölmektedir.
  • Obezite: Aşırı kilo kalbin üzerindeki gerilimi artırır, tansiyonu ve kandaki kolesterolü yükseltir ve diğer risk faktörleri bulunmadığında bile koroner arter hastalığı gelişme riskini yükseltir. 2002 yılında yapılan yeni bir çalışma kilo vermenin de obez kadınlarda, yüksek kolesterole eşit bir risk faktörü olan, arterlerin iltihaplanmasını azalttığını ortaya koymuştur.
  • Stres ve Öfke: Bazı bilim adamları stres ve öfkenin kalp hastalığı gelişimine katkıda bulunduğuna inanmaktadır. Stres kalp atışını ve tansiyonu artırır ve arterlerin çeperlerine zarar verebilir.
Bir kalp krizinin ardından ek tedaviler arasında yakın izleme, elektro şok, ilaç terapisi, revaskülarizasyon işlemleri, perkütan transluminal koroner anjiyoplasti ve koroner arter bypass ameliyatı sayılabilir. Hastayı stabilize etmek ve kalp hasarını kısıtlamak için kullanılan ilaçlar arasında trombolitikler, aspirin, antikoagülanlar, ağrı kesiciler ve trankilizanlar (sakinleştiriciler), beta brokerler, ace-inhibitörleri, nitratlar, ritm stabilize edici ilaçlar ve diüretikler (idrar söktürücüler) yer alır. Kan pıhtılarını çözerek oksijen bakımından zengin kanın tıkalı atardamardan akmasını sağlayan trombolisit ilaçlar kalp krizinden sonra ne kadar erken verilirse hastanın hayatta kalma ihtimali o kadar artar. Bunlar arasında asetil plazminojen streptokinase aktivatör kompleks (APSAC) veya anistreplase (Eminase),  rekombinan doku-tipi plazminojen aktivatör (r-tPA, Retevase, veya Activase) ve streptokinase (Streptase, Kabikinase) yer alır.

Kalp krizlerini önlemek için genellikle trombolitiklerin ardından aspirin ve antikoagülan bir ilaç verilir. Bu yeni kan pıhtılarının oluşmasını ve mevcut pıhtıların büyümesini önler. Antikoagülan ilaçlar kanın pıhtılaşmasını önler. En yaygın kullanılan antikoagülanlar heparin ve warfarin’dir. Heparin, hasta hastanedeyken damardan verilirken, warfarin genellikle daha sonra oral yoldan verilir. Aspirin, çözülen kan pıhtılarının yeniden birleşmesini önlemeye yardımcı olur. Ağrıyı azaltmak için dil altına bir nitrogliserin tablet verilebilir. Eğer ağrı devam ederse morfin sülfat da verilebilir. Kalp krizi travmasını azaltmak için diazepam (Valium) ve alprazolam (Ativan) gibi sakinleştiriciler verilebilir. Perkütan transluminal koroner anjiyoplasti ve koroner arter bypass ameliyatı tıkalı olan koroner arteri açan ve kan akışını iyileştiren invazif yeniden damarlandırma işlemleridir. Genellikle sadece pıhtı çözücü ilaçların işe yaramadığı ya da egzersiz stres testi sonuçları düşük, sol ventriküle fonksiyonu kötü ve iskemisi olan hastalar için uygulanır. Genelde koroner arter bypass ameliyatından önce anjiyoplasti yapılır. Çoğunlukla koroner anjiyoplasti denilen perkütan transluminal koroner anjiyoplasti, ucunda bir balonun bağlı olduğu kateterin (ince plastik tüp) uyluk ya da koldaki kastan sokularak tıkalı atardamara yönlendirildiği cerrahi olmayan bir işlemdir. Balon içeride şişirilerek plaklara kan damarını genişletmesi ve tıkalı atardamarı açması için baskı uygular. Balon daha sonra söndürülür ve kateter çıkarılır.

Koroner anjiyoplasti %90 başarılı olur. Her üç hastadan birinde işlemden sonra altı ay içinde damarlar yeniden daralır. İşlem tekrarlanabilir. Koroner arter bypass ameliyatından daha az invazif ve daha az maliyetlidir.
 
Bypass ameliyatı da denilen koroner arter bypass ameliyatında bacaktan ya da göğüs duvarından alınan sağlıklı bir atardamar ya da toplardamar ile koroner arterdeki tıkanıklığın etrafından dolanan yeni bir damar oluşturulur. Sağlıklı damar daha sonra kalbe oksijen bakımından zengin kan sağlar. Bypass ameliyatı, iki ya da üç majör koroner arterde tıkanıklık olan ya da sol ana koroner arterde şiddetli daralma görülen ve diğer tedavilere yanıt vermemiş olan hastalara uygun bir majör ameliyattır. Bypass ameliyatı olan hastaların %70’i anjinden tamamen iyileşirken %20’si kısmi rahatlama yaşar. Uzun dönemde belirtiler her yıl sadece hastaların %3-4'ünde yeniden oluşur. Bypass ameliyatından 5 yıl sonra sağ kalım beklentisi %90, 10 yıl sonra %80, 15 yıl sonra yaklaşık %55 ve 20 yıl sonra ise %40’tır.
Kalp krizleri, hastanın soluk almasını ve kalbinin atmasını sağlamak gerektiğinde kardiyopulmoner resusitasyon (CPR) ile tedavi edilir. Hastaneye varıldığında, hasta yakın takibe alınır. Eğer kalp, kontrolsüz şekilde çarpıyorsa, normal ritmine döndürmek için defibrilatör adı verilen bir elektrik şok cihazı kullanılabilir. Kalbin iş yükünü azaltmak ya da şiddetli bir kalp krizi geçiren kurbanın daha kolay nefes almasını sağlamak üzere oksijen kullanılabilir. Eğer kalp krizinden sonraki birkaç saat içinde oksijen kullanılırsa kalbin gördüğü zarar da sınırlandırılabilir.

Alternatif terapiler kalp hastalığının kalp krizine yol açacak şekilde ilerlemesini önlemeyi amaçlar. Hayat tarzındaki değişiklikler de ikinci kalp krizlerini önleyebilir. Bitkisel tıp koroner arter hastalığı üzerinde yararlı etkileri olan çok çeşitli tedaviler sunmaktadır.

Yulaflar, sarmısak ve guggul (Commiphora mukul) kolesterolün düşürülmesine yardımcı olabilir. Ihlamur ve akdiken de bazen, kalp krizi için bir risk faktörü olan yüksek tansiyonu kontrol etmek üzere önerilir. Çay, özellikle de yeşil çay antioksidanlar açısından zengindir. Çalışmalar ateroskleroze (damar tıkanıklığı) karşı koruyucu bir etkisinin olduğunu göstermiştir. 2003 yılında yapılan bir çalışma siyah çayın kalp krizi riskini yüzde 43 oranında azalttığını ve siyah çayın koruyucu etkilerinin kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.

Beslenme terapilerinin koroner arter hastalığını önlediği ve aterosklerozu geriletecek şekilde durdurduğu, hatta tersine çevirdiği gösterilmiştir. Yağ açısından düşük, lif açısından yüksek bir diyet çoğunlukla önerilmektedir. Tüketilen et ve hayvansal ürünlerin miktarını düşürmek elzemdir çünkü bunlar doymuş yağ açısından yüksektir. Tam tahıllar, taze meyve ve sebzeler, baklagiller ve kabuklu yemişler de önerilmektedir. Koroner arter hastalığını azaltan, tersine çeviren ya da hastalığa karşı koruyan vitamin ve mineral takviyeleri arasında kromium, kalsiyum, magnezyum, B kompleks vitaminleri, antioksidan B vitaminleri ve E, L-karnitin ve çinko yer alır. Bu koruyucu etkiler, 2003 yılında yayınlanan bir rapora göre yaşlı kimselerde de işe yaramaktadır. Yapılan bir çalışmada, çoğunlukla lifli mısır gevreği ve ekmeği yiyen kişilerin, bunları çok daha az yiyen kişilere göre kalp hastalığı gelişme oranının yüzde 21 daha az olduğu ortaya koyulmuştur. Bu kişilerin kalp krizi ya da inme yaşama ihtimali de daha azdır.

Yoga ve diğer beden çalışmaları, masaj, gevşeme, aroma terapi ve müzik terapileri de stresin azaltılmasına, fiziksel ve zihinsel sağlığın artırılmasına yardımcı olabilir. 1996 yılına ait, İngiltere’de yapılan bir çalışma t’ai chi uygulayan katılımcıların tansiyonunda düşme olduğunu ortaya koymuştur. Vücudun gevşeme tepkisini, meditasyon ve derin nefes yoluyla uyandırarak tansiyon, metabolik oran ve kalp atış oranı azaltılabilir.
Pek çok kalp krizi, koroner arter hastalıkların gelişme riskini azaltabilen sağlıklı bir yaşam tarzı ile önlenebilir. Zaten kalp krizi geçirmiş olan hastalar için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve doktorun talimatlarına dikkatlice uymak, yeni bir kalp krizini önleyebilir. Kalp için sağlıklı hayat tarzı doğru beslenme, düzenli egzersiz, sağlıklı kilonun korunması, sigara içmemek, alkolün makul seviyede tüketilmesi, yasal olmayan madde ve ilaçların kullanılmaması, hipertansiyonun kontrol altına alınması ve stres yönetiminden oluşur. 

Sağlıklı diyet; az yağlı (özellikle doymuş yağların azaltıldığı), düşük kolesterollü ve lif bakımından zengin olan çeşitli yiyeceklerden, bol meyve ile sebzeden ve azaltılmış sodyumdan (tuz) oluşur. Doymuş yağlar kolesterolü artırır ve aşırı miktarda tüketildiğinde kandaki pıhtı oluşturan proteinlerin miktarını artırır. Çoklu (poli) doymamış yağlar kalp için oldukça faydalıdır. Yağlar günlük toplam kalorinin %30’unu geçmemelidir. 2002 yılında koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunan bir pigment olan lutein bakımından zengin diyetin atar damar duvarlarının plakla savaşmasına yardımcı olduğunu ve kalp krizi riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Kolesterol günlük olarak yaklaşık 300mg’ın altında sınırlandırılmalıdır. Birçok popüler lipid düşürücü ilaçlar, düşük yağlı ve düşük kolesterollü bir diyetle birleştirildiğinde LDL kolesterolü ortalama olarak %25-30’a kadar azaltabilir. Çözünebilir lifler de kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. Meyve ve sebzeler lif, vitamin ve mineraller bakımından zengin, düşük kalorili ve neredeyse tamamen yağsızdır. Pek çok meyve ve sebzede bulunan C Vitamini vebeta-karoten, LDL kolesterolün koroner atardamarlara zarar veren bir biçime dönüşmesini engeller. Aşırı sodyum (tuz) alımı da kan basıncını yükseltebilir ve günlük tuz tüketimi 2,400 mg’ın – yaklaşık bir çay kaşığı kadar – altında tutulmalıdır.

Düzenli aerobik egzersiz de kan basıncını azaltabilir, kilo korunmasına yardımcı olur ve HDL denilen iyi kolesterolü yükseltir. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, maksimum kalp sağlığı için haftanın en az dört günü, 30 dakika süren orta yoğunluktaki aerobik egzersizi önermektedir. Günde 3 defa 10’ar dakikalık egzersiz de faydalıdır. Aerobik egzersizi – yürüme, jogging ve bisiklete binme gibi faaliyetler – büyük kas gruplarını kullanır ve bedeni oksijeni daha etkin kullanması için zorlar. Aynı zamanda aktif bahçıvanlık, merdiven çıkma ya da hareketli ev işleri gibi aktiviteler de tercih edilebilir.

İstenilen vücut ağırlığının korunması önemlidir. İdeal vücut ağırlıklarından %20 oranında daha kilolu olan kişilerde koroner arter hastalıkların gelişme riski yüksektir. Kilo vermek total ve LDL kolesterol seviyelerini düşürmeye, trigliseritleri azaltmaya ve buna bağlı olarak HDL (iyi) kolesterol seviyelerini artırmaya yardımcı olabilir.

Sigara içmenin kalp üzerinde kötü tesirleri vardır. Kalp hızını artırır, majör arterleri daraltır ve düzensiz kalp ritmine neden olabilir. Aynı zamanda kan basıncını artırır, plak oluşumuna katkıda bulunur, kan pıhtıları oluşumunu artırır ve kan trombositlerinin kümelenerek kan akışını engellemelerine yol açar. Sigara kaynaklı kalp hasarları sigarayı bırakarak onarılabilir, hatta yoğun sigara içen tiryakilerde bile kalp sağlığı yeniden kazanılabilir. Eski sigara içicilerinin, sigarayı bıraktıktan 5 ila 10 yıl sonra, hiç sigara içmeyenlerle aynı oranda kalp krizi riski taşıdıklarını gösteren pek çok çalışma vardır. Alkol alımı da makul seviyede olmalıdır. Makul seviyelerde tüketilen alkol, koroner arter hastalığına karşı aynı zamanda koruyucudur. Bunun nedeninin alkolün bazı hastalarda HDL (iyi) kolesterolü artırması olduğuna inanılır. Amerikan Kalp Derneği makul seviyede alkol kullanımını günlük 25-30 ml alkol olarak tanımlar – bu aşağı yukarı bir bardak kokteyle, 150 ml şaraba ve 355 ml biraya karşılık gelir. Yoğun alkol kullanımı her zaman kalp için zararlıdır. Genellikle kan basıncını yükseltir ve kalbi zehirleyerek anormal kalp ritmi ve hatta kalp yetmezliğine neden olabilir. Kokain gibi yasa dışı madde ve uyuşturucular kalbe ciddi anlamda zarar verebilir ve asla kullanılmamalıdır.

Koroner atardamar hastalıkları için ciddi ve yaygın bir risk faktörü olan yüksek kan basıncı da hayat tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi ile tamamen kontrol altına alınabilir. Orta şiddette hipertansiyonu olan kişiler bu durumu hayat tarzı değişiklikleri ve ilaç tevdisi ile kontrol altına alabilir. Stres yönetimi de hayattaki zorlayıcı durumlara karşı zihinsel ve fiziksel reaksiyonların kontrol edilmesidir. Stres kontrol teknikleri arasında olumlu düşünme, yeteri kadar uyuma, egzersiz ve gevşeme tekniklerinin uygulanması yer alır.

Günlük aspirin terapisinin de ateroskleroz ile ilişkili kan pıhtılarının önlenmesinde yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Aynı zamanda kalp krizlerinin tekrarlanmasını, ölümcül olmasını önler ve inme riskini azaltır. Fakat hastalar düzenli aspirin almaya başlamadan önce doktorlarına danışmalıdır.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye