Pek çok yayını bulunan ve Journal of the Council on Nutrition of the American Chiropractic Association dergisinde yazan kiropat ve natüropat Alex Vasquez ise disbiyozi "bulaşıcı olmayan, karşıt biçimde konak insanı etkileyen konak-mikoorganizma etkileşim ilişkisi” gibi daha geniş bir anlamda kullanmış, disbiyozi bulunduğu bölgeye bağlı olarak alt türlere ayırmıştır. Bunlar "gastrointestinal, oral, sinüs, genitoüriner, dermatolojik ya da çevresel”dir. Vasquez’e göre, genel olarak multifokal disbiyozda karşıt fizyolojik ve klinik sonuçlar "birbirine eklemli ve karşılıklı etkileşimlidir.”
Her ne kadar laboratuar ortamında, bağırsak mikroorganizmaların kültürünü almak ve çok çeşitli tek hücreli, bakteri ve mantar türlerini ayrıştırmak ve saymak zor olsa da bu yöntemleri kullanarak araştırmacılar 500 farklı türü saptamayı başarmıştır. Buna karşın, sonraki dönemlerde DNA sekans bazlı teknolojilerinde görülen gelişmeler, kültürün önceden ekilmesine ihtiyaç duyulmadan genetik bir analizin yapılmasına olanak sağlamıştır. Metagenomiks olarak bilinen bu işlem, gastro-intestinal sistemin ayrıntılı bir ekolojik analizini sunar. 2008 yılında Current Opinion in Gastroenterology adlı dergide yazan araştırmacılar Daniel N. Frank ve Norman R. Pace kolektif gastroinsetnital mikroorganizmaları içine alan 40 binden fazla bakteri türü olabileceğini rapor etmiştir.
2004 yılında disbiyoz üzerine bilimsel bir yayında eleştiri yazısı kaleme alan araştırmacılar Jason A. Hawrelak ve Stephen P. Meyers bağırsak mikroflorasının vitaminlerin sentezi, bağışıklık sisteminin uyarılması, besinlerin sindirim ve emilimi, ilaç ve bitki bileşenlerinin metabolize edilmesi ve gastrointestinal sistemin fonksiyon ve motilitesinin düzenlenmesini kapsadığını belirtmişlerdir. Mikroflora aynı zamanda patojenleri sınırlandırmakta ve kısa zincirli yağ asitleri ve poliaminlerin üretimine yardımcı olmaktadır. Sağlıklı bir insan mikroflorasının önemli kısmını oluşturan laktobasil ve bifidobakteriler üreten yararlı lactikasitler kalsiyum, bakır, demir, magnezyum ve manganez gibi minerallerin biyoyararlanım ve emiliminin artırılmasını sağlamaktadır.
Araştırmacılar disbiyozin, irritabl bağırsak sendromu (IBS), iltihaplı bağırsak hastalığı (IBH), otoimmün bozukluklar, romatoid artrit gibi kronik ve dejeneratif hastalıklara ve ankilozan spondilit, atopik egzamaya, ruhsal ve duygusal bozukluklara katkıda bulunan bir faktör olduğunda hemfikirdir. İntestinal sistemdeki toksinleri bertaraf etmenin sağlığın devamı için hayati bir unsur olduğu düşüncesi 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Ayurvedik tıpta, bağırsak toksinleri bütün hastalıkların kökeni olarak görülür.
Gastro-intestinal sistemde varolan, zararsız bir ilişki içinde bulunan ortaklaşmacı bakteriler hem nitelik hem de nicelik olarak farklıdır. Bu bakteriler bağışık sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır ve bir ön-cephe savunması oluştururlar. Vücudun bağışıklık hücrelerinin (lenfositlerin) yüzde 80 kadarı bağırsak çeperlerinde bulunur ve sistemi bağırsağın içinde bulunan toksin, bakteri, virüs ve alerjenlerden korumak üzere burada konumlanmışlardır.