Her ne kadar bilim kansere katkı yapan faktörleri tekilleştirmeye çalışıyorsa da (genler veya enfeksiyon yaratan organizmalar gibi), alternatif tıp uygulayıcıları kanserin tek bir sebebi olmadığını bilir, tıpkı kansere son verecek tek bir çarenin olmadığı gibi. Birçok bağımsız faktör kanserin gelişmesine katkıda bulunur. Kanserin her türü çok çeşitli faktörlerden kaynaklanabiir, bunlar hava kirliliğinden tütün dumanına, çevresel radyasyondan asbestos gibi endsütriyel kimyasallara, doğal olarak varolan aflatoksin gibi maddelere (mantarların ürettiği yer fıstığında, mısırda, sütte ve başka bazı gıdalarda bulunan bir madde), vüudun kendi ürettiği serbest radikallere kadar çeşitlenir.
Kanserin sebepleri üzerinde halen tartışmalar devam etse de bilim bu süreçte alakalı olan ana faktörleri anlamaya her zaman olduğundan daha yakındır. Bir süredir tümörlerin oluşumunun, tek bir hücrenin içindeki DNA’da kodlanmış bilgiler üzerindeki bir dizi değişiklik veya yeniden düzenleme sonucunda ortaya çıktığı bilinmektedir. Bilim adamları ayrıca kanserlerin iki aşamada oluştuğunu düşünmektedir: başlangıç ve tutunma.
Başlangıç sürecini başlatan faktörlere tetikleyici faktörler denir. Bunlar hücresel DNA’yla doğrudan etkileşerek hücre hasarı sürecini başlatırlar. Başlatıcılar tütün dumanı, çevre kirliliği, böcek öldürücüler, ağır metaller, endüstriyel kimyasallar gibi kanserojen maddeler (kansere sebep olan maddeler) veya belli virüsler, radyasyon, serbest radikaller, hormonlar, özellikle de östrojenler olabilir.
Bir kanser hücresinin başlangıcı çok çeşitli şekillerde olabilir. Örneğin düşük lif oranına sahip diyetler vücudun atık maddelerinin bağırsaklarda daha uzun süre kalmasına yol açar, bu da bağırsak yüzeyinin kansere sebep olan maddelerle daha uzun süre temas halinde olması demektir. Metabolik fonksiyonun bozulması da başlangıca sebep olabilir çünkü normalde kanser yapıcı maddeleri devre dışı bırakan enzimler düzgün çalışmamaya başlarlar. Bu da kanserojenleri aktifleştirmelerine sebep olur ve kanserojenler doğrudan hücre DNA’sını etkileme fırsatı yakalarlar. Diğer vakalarda hücresel replikasyon o kadar hızlanır ki, hücreler çok hızlı üretilir ve tamir edilmelerine ya çok az zaman kalır ya da hiç kalmaz. Bu da DNA’daki hataların bir hücresel nesilden diğerine geçerken genetik materyale iyice işlemesine sebep olur ve kalıcı mutasyon ortaya çıkar. DNA tamirine başlatıcılar tarafından müdahale de edilebilir. Örneğin kurşun, cıva, kadmiyum gibi ağır metaller DNA’nın tamir edilmesini engeller.
Kanser süreci başladıktan sonra hastalık muhtemelen yıllar boyu teşhis edilmeden kalır. Bu süreç boyunca hastalığa katkıda bulunan faktörlere tutundurucular denir. Tutundurucular doğrudan hücresel DNA ile iletişime geçmezken hücresel hasara katkıda bulunarak kanser hücrelerinin anormal şekilde yayılmasını sağlayabilirler. Ayrıca vücudun bağışıklık sistemine zarar vererek başlangıç hücrelerinin yok edilmesini engellerler. Son olarak tutundurucular vücudun bazı dokularını değiştirerek tümörün büyümesine daha elverişli hale getirebilirler. Bunu genellikle tümörü besleyecek kan damarlarını oluşturarak yaparlar.
Eğer bir kişi yeterince kanserojene maruz kalırsa bağışıklık sistemi sağlıklı bile olsa tümörler görülecek ve gelişeceklerdir. Bunun sebebi vücudun bağışıklık sistemi üzerine binen, kanser hücreleri de dahil toplam yüktür. Tümör veya löseminin oluşum sebebi ya kanser hücrelerinin fazla miktarda başlatıcı yüzünden aşırı üretimi ya da zayıflamış bağışıklık ya da tıkanmış lenf drenajı sebebiyle kanser hücrelerinin vücuttan atılamayışıdır.