Üreme organları ergenlik döneminde olgunlaşır ve bir kızın kadın olma aşamasında adet kanamaları başlar. Bir kadın hayatı boyunca ortalama 500 kere adet görür. Hala adet kanamaları hakkında yanlış fikirler mevcuttur ve bazıları o kadar sık tekrarlanmıştır ki, gerçek sanılır. En çok varsayılan ortalama adet döngüsün ay döngüsüne paralel olarak 28 gün olduğudur. Kadın bedenlerinin gözlemlenebilir bir ritmi var iken, adet döngüsünün aslında normal kabul edilebilir çeşitli uzunlukları olabilir. "28-gün döngüsü tamamen efsanedir,” diye belirtir Toni Weschler. "Döngüler yaklaşık 24 ila 37 gün arasında değişir. Bir kadın 28-gün periyodunu referans noktası olarak kabul ediyorsa ve döngüsü farklı ise, kendinde bir sorun olduğunu düşünebilir."
İki veya üç jenerasyon öncesinde kadınların adet dönemleri 15 ile 16 yaşlarında başlarken, günümüzdeki ergenlik 12 veya 13 yaşında başlıyor. Vücut östrojeni belirli bir seviyeye ulaştığında adet dönemi başlar ve Amerikan Holistik Tıp Derneği Başkanı Christiane Northrup, M.D., vücudun zamanından önce harekete geçmesinin çeşitli sebeplerine değinmekte. "Aşırı yağlı beslenmeler vücudun daha fazla östrojen üretmesine neden olur. Sığır ve tavukların içinde, büyüme süreçlerinde kullanılan ve bizim tükettiğimiz hormonlar var. Etteki antibiyotikler bağırsak florasını değiştirebilir ve doğru emilimi yavaşlatabilir. Bazı östrojenler, vücuttan atılmak yerine, geri dönüşebilir.”
Bu hormon saldırısı aşırı östrojen salınımı ile sonuçlanır, diğer birincil kadınlık hormonu olan progesterona oranla çok fazla östrojen bulunur. Östrojen baskınlığı olarak da bilinen bu durum PMS, ruh hali dengesizlikleri, aşırı kanama, endometriozis, myom, kısırlık, yumurtalık kistleri ve fibrokistik meme hastalıkları dahil tüm kadın sağlığı sorunlarının birincil nedenidir.
Aylık adet dönemi hipotalamus, hipofiz bezi ve yumurtalıklar arasında koordineli olan hormonsal etkileşimden kaynaklanır. Her ay, adet dönemi başında yumurtalık içinde büyüyen 10-20 yumurta tarafından östrojen salgılanır. Östrojen yeni yaşam beklentisi ile kan damarları, bezler ve hücreler ile birlikte rahim zarının (endometrium) kalınlaşmasını tetikler. Ayrıca, spermin servikal ağızdan girmesini kolaylaştıran ve hayatta kalmasını sağlayan rahim ağzı sıvı üretimine de neden olur. Olgun yumurta bir kere yumurtalığı terk ettiğinde, fallop tüplerinde döllenebilir.
Ardından, östrojen üretimi azalır ve progestron üretimi artar. Bu ikinci hormon, spermin veya bakterinin içeri girmesini engelleyen kalın servikal bir mukus tabakası oluşturur ve yumurtanın sperm tarafından döllenmesi beklentisi ile endometriumu besleyici, kan açısından zengin evrede tutar. Gebelik oluşmaz ise, bütün hormon düzeyleri düşer, endometrium tabakasının bir kısmı serbest kalır veya "dökülür” ve buna adet denir. O zaman periyot başlar. Döllenme gerçekleşirse, progestron salgısı artmaya devam eder, rahim zarını tutar ve yaklaşık üç ay sonra plasenta, progesteron ve diğer hormonların salgılanmasını üstlenir.