Bütünsellik; beden ve zihnin parçalarını izole olarak düşünüp tamir etmeye çalışmak yerine, yaşamımızı ve sağlığımızı bir bütün olarak anlamak ve çeşitli problemlerin temelindeki ortak sebepleri bularak tedavi etmek anlamına gelir.
Peki bununla mevsimlerin ne ilgisi var?
Son derece önemli bir ilgisi var. Sağlığımızı gerçekten bütünsel olarak ele alabilmemiz için kendi bedenimizin ve kendi zihnimizin de ötesine geçmemiz gereklidir. Bütünsel tıbbı sadece beden-zihin-ruh bütünlüğü ile sınırlarsak, eksik ve yetersiz kalırız. Aynı zamanda, insanın sosyal çevresi ve doğal çevresi ile olan ilişkisinin, onun beden-zihin-ruh bütünlüğüne olan etkisini değerlendirmeliyiz. Doğal çevre derken bahsettiğimiz, içinde bulunduğumuz mevsim, üzerinde yaşadığımız coğrafya ve bu ikisine bağlı olarak oluşan iklim şartlarıdır. Evet, insanlık olarak her ne kadar iç mekanlarımızdaki iklimleri kendimizi en rahat halde tutacak şekilde kontrol etmeyi öğrenmiş olsak da, doğanın sene boyunca geçirdiği mevsimsel değişikliklerden etkilenmeye de devam etmekteyiz. Bizler, şehirde yaşayan insanlar olarak, pek farkında olmasak da, mevsimlerin ve iklimlerin etkisinde yaşadığımız için, bu değişimlere bilinçli olarak ayak uyduramazsak sağlığımızın bozulmasına yol açmış oluruz.
Peki, yaz mevsimi bize ne mesajlar verir ve ne öğretir?
Yazın doğayı gözlemlediğimizde, bunun bir coşku, heyecan, sevinç ve dışarıya dönüş mevsimi olduğunu görürüz. İlkbaharda yeniden canlanmaya, hareketlenmeye ve büyümeye başlamış olan doğa, yazın sanki ergenlik dönemine girmiştir. Bitkiler, cıvıl cıvıl, envai çeşit çiçekleri açarak ve envai çeşit meyvalarını sunarak, doğayı rengarenk boyarlar, mis gibi kokuturlar, ağızları tatlandırırlar. Sanki en güzel giysileri, makyajları ve takılarıyla süslenmişler; tüm çekicilikleri ve şehvetleriyle, kendi polenlerini ve tohumlarını taşıyacak kuşlar, arılar, böcekler ve diğer hayvanlarla bir flört ve sevişme halindedirler. Kuşlar, arılar, diğer böcekler ve hayvanlar, vızır vızır işlerine koyulmuş, bitkilerin onlara sunduğu tüm bu güzel tatların, kokuların ve renklerin zevkine doyasıya varırlarken, tüm doğa kendinden geçmiş gibidir. Yazın hayatın anlamı, sanki bütün güzellikleri ve zevkleri tatmak, doğanın bolluğu, bereketi ve çeşitliliğini deneyimlemektir. Güneşin ısısıyla artık mağaralara, kovuklara, yuvalara kapanmak, kendini soğuktan korumak gerekliliğini yitirmiş, bu yüzden de herşey dışarlarda, birbirleriyle ilişki ve iletişim haline girmiştir. Günler uzadığı için de, yazın getirdiği tüm avantajlardan yararlanmak için çok daha fazla zamanımız vardır.
Yaz ile ahenk içinde olabilmek için, öncelikle günü değerlendirin. Erken kalkın ve güneşin ilk ışıklarını doyasıya içinize çekin. Zevklerinize, eğlenmeye, paylaşmaya, açık havada vakit geçirmeye ve seyahat etmeye zaman ayırın. Hayatınıza sevinç, neşe ve mutluluk getirecek şeyleri davet edin. Bilincinizi, yeni deneyimlere, yeni heyecanlara, yeni insanlara ve yeni bilgilere açık ve hazır tutun. Enerjinize enerji, yaşamınıza yaşam katan herşeye ilgi duymaya çalışın. Hayatınızda merak ettiğiniz neler varsa, geciktirmeden onları öğrenmenin, deneyimlemenin yollarını araştırın. Heves, merak, heyecan, yaz mevsiminin karakteridir.
Yaz boyunca mutlaka her gün kısa süre için bile olsa güneşe çıkın. Güneşten hep kaçmamız ve korunmamız gerektiği doğru olmadığı gibi, cildimizin düzenli ama kontrollü aralıklarla ve korunmasız olarak her gün güneş görmesi, sağlığımız açısından son derece faydalıdır. Tabii ki cildimizin yanmasına izin vermemeliyiz ama güneşten tamamen de kaçmamalıyız.
Özellikle sabah erken saatlerde güneşe bakarak alacağımız tam spektrumlu ışık ve bu erken saatlerdeki güneşinin zayıf ultraviyole ışığı, gözlerimizin sağlığı için çok faydalıdır. Güneşin tepede olduğu öğlen saatlerinde de cildimizin 10-20 dk kadar güneş kremi olmadan güneşle beslenmesine izin vermek, hem bedenimizin D-vitamini stoklarının doğal olarak doymasını, hem de cildimizin güneş yanıklarına karşı kendi doğal direncini kazanabilmesini sağlar. Böylece, güneşe daha uzun sürelerle çıkacağınız yaz tatillerinizde, pek çok zehirli kimyasal içeren güneş kremlerini, en azından yüzünüze ve kollarınıza daha az miktarlarda sürmeniz yeterli olur.
Yaz boyunca mutfağınıza ve sofranıza bir renk cümbüşü katın. Bol miktarda rengarenk yaz meyveleri ve sebzeleri tüketin. Sofranızı ve tabağınızı, her yemekte çeşitli renklerdeki sebze ve meyvelerle süsleyin. Elinizden geldiği kadar tüm renkleri katmaya çalışın – Kırmızı (domates, karpuz, kırmızı biber, kiraz, vs.), sarı (Sarı biber, kayısı, şeftali, malta eriği, vs.), yeşil (Taze fasülye ve bakla, kabak, salatalık, tüm yeşil yapraklı sebzeler, can erik, vs.), mavi-mor (Yaban mersini, kara üzüm, kara dut, vs.), beyaz (Peynir, yoğurt, kefir, filizlendirilmiş fasülye ve mercimekler, karnabahar, vs.). Özellikle filizlendirilmiş maş fasülyesi, yeşil ve kırmızı mercimek, ilkbaharda olduğu gibi, yaz boyunca da sofralarımızdan eksik olmaması gereken süper besleyici ve arındırıcı gıdalardır. (Çok kolay filizlendirme tariflerini www.healistanbul.com sayfasında bulabilirsiniz) Ayrıca bunlara ek olarak masanızda ve mutfak tezgahınızda rengarenk ve güzel kokulu çiçekler bulundurun.
Yemeklerinizi hafif ve az pişirin ve pişirdiğiniz sebzelerin tam ölmemesine, biraz kıtır kalmasına özen gösterin ki, vitamin, antioksidan ve enzimlerini yitirmesinler. Her yemeğinizle beraber bol miktarda salata ve havanın hararetini alması için bir miktar da ev yapımı yoğurt veya kefir tüketin. Sıcak havalarda ağır, yağlı yemekler yemek ve çok fazla protein tüketmek (özellikle kırmızı et), bedende ve zihinde ağırlaşmaya ve yorgunluğa yol açar. Garip gelebilir ama aynı sorun, çok fazla soğuk gıda tükettiğimizde de karşımıza çıkar. Mesela içeceklerimizi buzlu içmek ve çok fazla dondurma yemek, hazmımızı ve metabolizmamızı yavaşlattığı, bedende ağırlık ve yağ birikimine yol açtığı için tavsiye edilmez.
Sıcak havanın etkisiyle, bedenin enerjisinin büyük bir miktarı yüzeye çıkmıştır ve dışımız aşırı ısınırken, bedenimizin içi, özellikle de hazım sistemimiz, aslında kışa göre daha korumasız kalmıştır. Bu yüzden, içeceklerimizi buzlu değil, yalnızca hafifçe serinletilmiş içmek daha iyidir. Dondurmayı da çok seviyorsanız, daha ufak porsiyonlarda ve en fazla 2-3 günde bir tüketmek, metabolizmanızın zarar görüp yavaşlamasını engelleyerek, yaz tatillerinde kilo almamanıza yardımcı olur. Hatta, sıcak havaya rağmen yemeklerde ve gün içinde arasıra bir bardak sıcak suyu yavaş yavaş yudumlayarak içerseniz, tüm hazım sisteminize ve metabolizmanıza büyük bir iyilik yapmış olursunuz ve bu alışkanlığın aslında hararetinizi aldığını görebilirsiniz.
Yazın edinilecek diğer bir iyi bir alışkanlık da, her 1-2 haftada, bir günü sadece sebze-meyve suyu tüketerek, yarı oruç halinde geçirmektir. Bir katı meyva suyu sıkacağıyla, rengarenk sebze ve meyvelerin taze taze çıkartılmış sularıyla, bedeninizi bir gün boyunca doyurmak, takip eden bir hafta boyunca kendinizi çok hafif ve enerji dolu hissetmenizi sağlayacaktır.
Sizlere neşe, eğlence, mutluluk dolu, kendinizi hafif, sağlıklı ve güzel hissettiğiniz bir yaz mevsimi diliyorum.
Yazan: Dr. Onur Aydınoğlu
Dr. Onur Aydınoğlu, yüksek lisans ve doktora eğitimini gördüğü ABD’nin Washington Eyaleti’ndeki Bastyr University’de Geleneksel Çin Tıbbı, Akupunktur, Bitkisel Tıp ve Naturopatik Tıp üzerine uzmanlık kazandı. Daha sonra New Mexico Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin entegre tıp merkezi Center For Life’da uzman hekim, Southwest Acupuncture College’da ise öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. 12 yıldır doğal ve bütünsel tıp, 20 yıla yakındır da meditasyon, çigong, taiçiçuan, nefes ve enerji çalışmaları yapmaktadır. Bir buçuk yıldan beri, Kadıköy Moda’da, Ayurveda uzmanı olan eşi Ulli Allmendinger ile beraber, kurucusu olduğu, Heal İstanbul Doğu Şifa Sanatları Merkezi’nde doğal sağlık danışmanlığı ve terapileri hizmeti sunmaktadır.