Göğüs Kanseri - Tıbbi Tedavi

Göğüsteki hücrelerin anormal büyümesi ve kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan rahatsızlıktır.

Göğüs Kanseri

Her kadın göğüs (meme) kanseri riski altındadır ve bu hastalık ABD’de 2002 yılında 200.000’den çok defa tanılanmıştır. 85 yaşına kadar yaşayan her dokuz kadından birinde hayatının geri kalanı süresince herhangi bir zamanda bu hastalığa yakalanma ihtimali vardır. Bir kadın yaşlandıkça, aile öyküsü ne olursa olsun göğüs kanseri riski çarpıcı biçimde artar. Bu risk 25 yaşındaki bir kadın için 1/19.608 iken, 45 yaşındaki bir kadında bu risk 1/93’tür. Aslında bütün göğüs kanserlerinin %80’i 50 yaşın üzerindeki kadınlarda görülür. Kanser hücreleri çevredeki normal dokulara saldırır ve onları yok eder; ayrıca kan ya da lenf sıvısı (vücut hücrelerinin içinde yüzdüğü renksiz sıvı) vasıtasıyla, vücudun başka bir kısmında yeni bir kanser oluşturmak için yayılabilir.

Göğüs kanserinin gelişmesinde birkaç risk faktörü vardır; bunlar:
  • Anne ya da kız kardeşte göğüs kanseri geçmişi
  • Menstrüasyonun erken, menopozun geç başlaması
  • Üreme geçmişi (Hiç çocuğu olmayan ya da geç çocuk sahibi olan ve hiçbir zaman emzirmemiş kadınlarda risk daha yüksektir)
  • Anormal göğüs biyopsisi öyküsü
Bununla birlikte, göğüs kanseri olan kadınların %70’inde bilinen bir risk faktörü yoktur. Her ne kadar 1994’te bir göğüs kanseri geni keşfedilmiş olsa da, göğüs kanserlerinin sadece %5’inin bu gen ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra bazı çalışmalar yüksek yağlı beslenmenin, emzirme yerine biberonla beslemenin ya da alkol kullanımının risk profiline katkıda bulunabileceğini ileri sürer. Diğer yandan Batılı ülkelerin hayat ve beslenme tarzı da bu toplumlardaki yüksek göğüs kanseri oranlarından sorumlu olabilir.

Örneğin tütündeki aromatik hidrokarbonlar ve iyi pişmiş etteki bazı hidrokarbonlar karsinojenler gibi etki edebilir. Bbazı araştırmalar hormon replasman terapilerinin (HRTler) göğüs kanserine katkıda bulunduğuna dair bir ilişki olduğunu ileri sürse de pek çok çalışma bunları ciddiye almamıştır. Ancak 2003’te yayınlanan önemli bir araştırma riskin sanıldığından daha yüksek olduğunu kanıtlamıştır. Women's Health Initiative (ABD Kadın Sağlığı İnisiyatifi) östrojen ile progesteronun kısa süreli kullanımının bile hastalığın çok daha ileri evrede teşhisi ve daha yüksek sayıda anormal mamogram riski ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Bir kadın HRT’yi ne kadar uzun süre kullanırsa, riski de o kadar artar. 
Memede tespit edilen her kitlenin kanser olmadığının farkında olmak da önemlidir. Pek çoğu iyi huyludur ve sadece kitlenin çıkarılmasını gerektirir. Her ne kadar bir kadının göğüs kanseri olma ihtimalini pek çok risk faktörü yükseltse de, faktörlerin karşılıklı etkileşimi karmaşıktır. Göğüs kanseri riskini değerlendirmenin en iyi yolu, erken evredeki bir yumruyu tespit etmek amacıyla her ay kendi kendini muayene etmektir. İkincisi ise, tümör ya da kistleri mümkün olan en erken evrede tespit edecek mamogramların (memenin önden ve yandan röntgen filmi) düzenli olarak gerçekleştirilmesidir. Birçok göğüs kanseri merkezinden birinde risk değerlendirmesi konsültasyonu almak da yardımcı olabilir. Göğüs kanserine işaret edebilecek meme değişiklikleri şunlardır:
  • Memede veya koltuk altında kitle veya kalınlık
  • Meme ucunda değişiklik (kalınlaşma, içe çekilme, kanama ya da akıntı)
  • Meme üzerindeki deride gamzeleşme ya da kızarıklık
  • Memenin boyutu ve şeklinde değişiklik
  • Mamogramda anormallik
Teşhis
Göğüs kanseri vakalarının %90’ından fazlası mamogram yoluyla tespit edilir. Şüpheli bir kitleyi değerlendirmek için mamogramlar kullanılmalıdır. Mamogram taramaları doktorun yönergelerine göre istenmelidir. Mamogramların 40’lı yaşlardaki kadınlar için maliyet etkinlikleri üzerine tartışmalara rağmen doktorların çoğunluğu 40 ila 49 yaş arasındaki kadınlar yılda bir veya iki yılda bir, 50 yaşından sonra ise yılda bir defa mamogram taraması yaptırmalarını öneren Amerikan Kanser Derneği yönergesine katılmaktadır. Ailede göğüs kanseri öyküsü olan kadınlar 40 yaşından sonra her yıl mamogram çekimi yaptırabilirler.

Tipik bir mamografi taraması her memenin iki açıdan (yukarıdan ve yandan) görüntülenmesini içerir. Normalde teknolog, doğru görünümlerin tamamlandığından emin olmak için röntgen filmlerini hemen inceler. Radyolog ise daha fazla görünüm ya da takip ultrason incelemelerinin gerekli olup olmadığını değerlendirir. Eğer bir kitle, daha önceki mamogramlardan farklılıklar, deride anormallikler ya da lenf bezlerinde genişleme gibi herhangi bir düzensizlik tespit edilirse, daha ileri testler tavsiye edilebilir. Bu incelemeler arasında meme ultrasonu, biyopsi, iğne örnekleme ya da bir göğüs cerrahına danışmak yer alabilir.

Meme biyopsisi, meme dokusundan bir patoloji uzmanının incelemesi için doku alınmasıdır. Eksizyonel biyopsi tüm yumru alanının ve çevre dokuların bir kısmının incelenmek için çıkarılması işlemidir. Eğer kitle çok büyük ise, bölgenin sadece bir kısmının alınıp analiz edildiği bir işlem olan ensizyonal biyopsi yapılır. İğne biyopsisi iki yöntemle yapılabilir. Aspirasyon iğne biyopsisinde incelenmek üzere kitleden hücre ve sıvı çekmek için çok ince bir iğne kullanılır. Kalın (core) iğne biyopsisinde, kitleden analiz edilebilecek olan doku parçaları almak için çapı daha geniş bir iğne kullanılır. Bu analizler kitlenin iyi huylu (benign-kanser olmayan) ya da kanserli (kötü huylu) olup olmadığını ve böylelikle daha ileri bir tedavinin gerekli olup olmadığını tespit edebilir. Kanserin vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını (metastaz yapıp yapmadığını) keşfetmek için, doktorlar koltuk altı lenf bezlerinden bazılarını alırlar. Sentinel lenf bezi biyopsisi denilen daha yeni bir teknik, hekimin mümkün olduğunca fazla lenf bezini korumak için sentinel (nöbetçi) lenf bezini ya da kanserli alandan akan sıvının ulaştığı ilk lenf bezini kontrol etmesine izin verir. Eğer bu bezde kanser hücreleri yoksa kanser yakın bölgelerden daha uzak kısımlara yayılmamış olmalıdır. Lenf bezlerinde kanser hücreleri olup olmadığını kontrol etmek, aynı zamanda kanserin ne kadar ilerlediğinin (kanserin evrelenmesi) anlaşılmasını sağlayan bir yöntemdir. Göğüs kanseri Evre 0’dan Evre IV’e kadar derecelendirilir. Evreleme, kanser hekiminin (onkolog) hastalığın ne kadar geniş alana yayıldığını anlaması için tanısal bilgileri kullanır.
  1. Evre I: Kanser 2 cm'den büyük değildir ve kanser lenf bezlerine (nodlara) yayılmamıştır.
  2. Evre II: Kanser 2 cm veya daha küçüktür ancak lenf bezlerine yayılmıştır veya tümör 2 cm'den büyüktür ve lenf bezlerine yayılmamıştır.
  3. Evre IIIA: Tümör 5 cm’den daha büyüktür ve lenf bezlerine yayılmıştır veya tümör 5 cm’den küçüktür ancak birbirine yapışık lenf bezlerine yayılmıştır. 
  4. Evre IIIB: Kanser memeye komşu dokulara ya da göğüs kemiği boyunca göğüs duvarının içindeki lenf bezlerine yayılmıştır.
  5. Evre IV: Kanser köprücük kemiğinin yakınındaki lenf bezlerine ve deriye veya vücuttaki diğer organlara yayılmıştır.
Başarılı tedavi için göğüs kanserini erken tespit etmek çok önemlidir. Göğüs kanseri hayati tehdit taşıyan bir hastalıktır ve hastalığı kontrol altına almak için doğru teşhis ve ameliyat, kemoterapi ve/veya radyasyon ile uygun tedavi gerekebilir.

Akupunktur ve güdümlü imgeleme ağrı belirtilerini ve göğüs kanseri ile ilişkili kemoterapinin yan etkilerini iyileştirmede faydalı araçlar olabilir. Akupunktur, insan vücudundaki enerji akışını uyumlu hale getirmek için aku-noktaları denilen vücutta hedeflenen bölgelere bir dizi ince iğnenin yerleştirilmesini içerir. Güdümlü imgeleme ise ağrının görsel zihinsel görüntüsünü yaratmayı içerir. Ağrı bir kez hayalinde canlandırıldıktan sonra hasta bu görüntüyü daha hoş ve böylelikle daha yönetilebilir hale getirmek için düzeltebilir. 

Ağrı belirtilerini ve kemoterapinin yan etkilerini azaltmak, gevşeme ve iyileşmeye yardımcı olmak için de birkaç bitkisel kür mevcuttur. Ancak, göğüs kanseri hastaları bunları almadan önce sağlık uzmanlarına danışmalıdır. Bitkinin türüne ve hazırlanma şekline bağlı olarak bu kürler reçeteli ilaçlarla etkileşime girebilir ya da onların etkilerini artırabilirler. İtalya Milano’daki Ulusal Kanser Enstitüsü’nde gerçekleştirilen bir klinik çalışmanın sonuçları güzelavrat otu homeopatik ilaçlarının, göğüs kanseri için kullanılan radyoterapi ile ilişkili deride rahatsızlık, ısınma ve şişmeyi (örneğin, radyodermatit) hafifletmede yararlı olabileceğini göstermiştir. Tüm homeopatik ilaçlarda olduğu gibi, güzelavrat otunun reçete edilip edilmemesi kişinin belirtilerinin genel resmine, ruh haline ve mizacına bağlıdır ve eğitimli bir homeopatik uzmanı tarafından hazırlanmalıdır. Homeopatik ilaç olarak kullanıldığında güzelavrat otu, bedenin doğal iyileşme tepkisini, güzelavrat otu zehirlenmesi ya da doz aşımı riski olmaksızın tetiklemek için çok yüksek oranda seyreltilmiş biçimde verilir. Kemoterapiye bağlı bulantıyı yatıştırmaya yardımcı olan, zencefil de dahil pek çok başka bitki de vardır.
Tedavi seçenekleri arasında ameliyat, kemoterapi ve radyasyon yer alır. Göğüs kanseri iki yöntemle tedavi edilir: Memeden ameliyat ve radyasyon yoluyla tümör hücrelerini lokal olarak çıkarmak ve vücudun diğer bölümlerine ulaşmış olan kanser hücrelerini sistematik olarak yok etmek. Sistematik terapi arasında kemoterapide ilaçların kullanımı ve kanda dolaşan östrojen miktarını azaltmak için hormon tedavisi yer alır.

Ameliyat
Ameliyatın kapsamı göğüs kanserinin tipine, hastalığın yayılıp yayılmadığına, hastanın yaşına ve sağlığına bağlıdır. Eğer tümör aşağı yukarı 4.1 cm’den küçükse veya yenilenme ihtimali çok değilse, hasta ve doktor sadece tümörün çıkarılmasını (lumpektomi) takiben radyasyon terapisini tercih edebilir. Çalışmalar, yakındaki lenf bezlerine yayılmamış olan küçük bir meme tümörü olan bir kişide konservatif (koruyucu) tedavinin (lumpektomi ya da kısmi mastektomi) tam memenin alınmasındaki (total mastektomi) kadar hayatta kalma olasılığı sunduğunu göstermiştir. Yeni araştırmalar lumpektominin ardından kemoterapi ve radyasyon terapisi birleşiminin uzun vadeli hayatta kalma konusunda en iyi şansı sağladığını ileri sürer. Yakın zamanda yapılmış olan bir çalışma ise, memeyi koruyucu ameliyatın göğüs kanserinin ardından her yaştaki kadınlar için daha iyi bir hayat kalitesine yol açtığını göstermiştir. Eğer tümör daha büyük ise, bir total (ya da basit) mastektomi gerekebilir. Eğer kanser kalp kaslarına yayılmış ise çoğu doktor, radikal mastektominin en iyi çözüm olduğunu düşünür. Bu operasyon şu an sadece kanser göğüs kasına yayıldığında gerçekleştirilir. Bir lumpektomide doktor aşağıdakileri çıkarır:
  • Kitle
  • Kitlenin etrafındaki dokunun bir kısmı
  • Koltuk altındaki bazı lenf bezleri çıkarılabilir (aksiller diseksiyon) ve kanserin buraya yayılıp yayılmadığını anlamak için test edilebilir
Eğer bezlerde kanser bulunamazsa, her zaman radyasyon lumpektomiyi takip eder ve tedavi kemoterapiyi de içerebilir. Modifiye radikal mastektomide, doktor aşağıdakileri alacaktır:
  • Tüm meme
  • Koltuk altı lenf bezleri
  • Göğüs kası zarı (ancak kasların kendisi alınmaz)
Radikal mastektomi neredeyse hiç yapılmaz ancak gerekli olursa doktor aşağıdakileri alır:
  • Meme
  • Göğüs kası
  • Koltuk altlarındaki bütün lenf bezleri
Hemen ameliyat esnasında ya da daha sonra meme rekonstrüksiyonu (yeni bir meme şeklinde tümsek yaratılması) ile meme birleştirilebilir. Meme rekonstrüksiyonu isteyen hastalar bunu doktorlarına ameliyattan önce söylemelidir çünkü bu cerrahın operasyon yöntemini değiştirebilir.

Tümörün ve çevresindeki sınır dokunun çıkarılması meme dokusunun çoğu korunurken kanserin çıkarılmasını sağlar. Bununla birlikte tümörün memenin içinde gelişme süresi ne kadar uzunsa, kanser hücrelerinin lenf bezlerine yayılmış olma ihtimali o kadar yüksek olur. Koltuk altındaki ya da göğüsteki lenf bezleri göğüs kanseri hücrelerinin yaygın olarak yayıldığı bölgelerdir. Ameliyat esnasında bezlerin bir kısmı kanser hücreleri olup olmadığını kontrol etmek amacıyla çıkarılır. Lenf bezlerinde kanser hücrelerinin olması, daha kapsamlı bir ameliyat gerektirebilir. Eğer kanser lenf bezlerine yayılmış ise, ameliyatın ardından hastanın ya radyasyon, ya kemoterapi, ya hormon tedavisi ya da hepsinin bileşiminden oluşan bir tedavi alması gerekir. Buna "adjuvan terapi” denir.

Radyasyon
Kanser bir kez alındıktan sonra doktor kalan göğüs kanseri hücrelerini yok etmek ya da küçültmek için radyasyon tedavisi önerebilir. Radyasyon kanser hücrelerinin bölünmesini durdurur. Özellikle hızlı büyüyen tümörlerde etkilidir. Ancak ne yazık ki aynı zamanda bazı sağlıklı hücre türlerinin de bölünmesini durdurur. Deri ya da saç hücreleri gibi hızlı bölünen sağlıklı hücreler en çok etkilenenlerdir. Bu, radyasyonun yorgunluğa, cilt problemlerine ve saç dökülmesine neden olmasına da yol açar.

Kemoterapi 
Erken evrelerde bile göğüs kanseri ameliyatının ardından kemoterapi tedavisi verilebilir. Kemoterapi oral yoldan ya da kan damarına enjeksiyon yoluyla uygulanabilir. Genellikle döngüler halinde verilen ilacın uygulanmasını iyileşme süresi, bunu ise yeni bir ilaç dönemi takip eder. Tedavi 4 ila 9 ay arasında sürebilir. Kemoterapinin bulantı, kusma, geçici saç kaybı, ağız ve vajinada yaralar, yorgunluk, zayıflamış bağışıklık sistemi ve kısırlık gibi önemli yan etkileri olabilir. Ancak erken evre göğüs kanseri için kemoterapide daha az yan etkiye yol açan ilaçlar kullanılır.

Hormon Terapisi
Göğüs kanseri hücrelerinin büyümesi, anti-östrojen bir ilaç olan tamoksifen ile yavaşlatılabilir. Her gün için hap biçiminde verilen tamoksifen kan dolaşımında dolaşarak kanser hücrelerinin büyümesini durdurur ya da yavaşlatır. Tamoksifen tedavisi en az iki yıl sürer, genellikle tedavi süresi beş yılı bulur. Araştırmalar tamoksifenin göğüs kanserlerinin %25 ila %35’inin nüksetme riskini azaltabileceğini göstermiştir. Tamoksifenin yan etkileri arasında rahim çeperi kanseri (endometrial kanser) riskinde küçük bir artış yer alır. İlaç beş yıldan uzun süre kullanıldığında risk artar. Diğer yan etkileri arasında kilo alımı, ateş basması ve duygu durum dalgalanmaları gibi menopoz benzeri belirtiler yer alır. Nadir durumlarda cerrah menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda, bazı meme tümörlerinin büyümesini tetikleyebilen östrojenin başlıca kaynağı olan yumurtalıkların alınmasını (ooforektomi) önerebilir.

Kök Hücre Tedavisi
Kök hücre tedavisi ileri göğüs kanserini tedavi için kullanılır. Önce bir kadının kemik iliğinden ve kanından kök hücre alındıktan sonra doktor kanser hücrelerini öldürmek için oldukça yüksek dozlarda kemoterapi ve radyasyon kullanabilir. Bu terapiler sağlıklı beyaz kan hücrelerini de öldüreceğinden, hastayı enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Ardından kök hücreler, vücudun enfeksiyonla mücadele etme becerisini yeniden kazandıracak şekilde yeniden verilir.

Beklenen Sonuçlar
Göğüs kanserinin prognozu kanserin türüne ve evresine bağlıdır. Çoğu hasta ameliyattan birkaç ay sonra normal yaşam tarzlarına geri dönebilir. Egzersiz, hastaların kuvvet ve esneklik kazanmalarına yardım ederken, vücutta çok fazla sıvının birikmesini de önler. Kol, omuz ve göğüs egzersizleri hastanın iyileşmesine destek olabilir. Göğüs kanseri tedavisinin ardından depresiflik ya da ruh halinde çalkalanma, ağlama, iştah kaybı, değersizlik hissi ve cinselliğe ilginin azalması gibi durumların olması normaldir. Eğer bu sorunlar uzun süre devam ederse, bireysel danışmanlık alınması uygun olacaktır. Ayrıca kadınların çoğu, göğüs kanserinden kurtulan kadınlardan oluşan destek guruplarına katılmanın bu evre için paha biçilmez biçimde yardımı dokunduğunu düşünür.
Her ne kadar göğüs kanseri önlenemez olsa da, daha tedavi edilebilir olduğu erken evrelerde bir mamogram yoluyla teşhis edilebilir. Her ne kadar son zamanlar mamografinin göğüs kanserini önlemedeki etkinliği üzerine sorular olsa da, bu yöntem göğüs kanserinin bulgu ve belirtilerini saptama ve taramada hala etkinliğini korumaktadır. Bazal mamogram 35 yaşına kadar yapılmalıdır; böylece kitle ya da kist olduğuna inanmak için bir neden olmadığında dahi normal bir röntgen filmi ileriki mamogramlarla karşılaştırabilmek için kullanılabilir. Bunun yanı sıra kadınlar her ay kendi memelerini kontrol etmelidir. Amerikan Kanser Derneği kadınların hangi yaşlarda ve ne sıklıkta mamogram taramaları yaptırmaları gerektiğine dair yönergeler yayımlar. AKD 2003 yılında yönergesini güncelleyerek kadınlara 40 yaşında yıllık mamogramlarına başlamalarını önermiştir.

1998'de yayınlanan bir araştırma tamoksifen ilacının (Novadex) göğüs kanserinden korunmadaki etkinliğini analiz etmiştir. Çalışma tamoksifenin göğüs kanseri gelişme riski yüksek olan kadınlarda göğüs kanseri gelişme oranını düşürmüştür.

Araştırmacılar tamoksifen alan kadınlardaki invazif göğüs kanseri teşhis oranında %49 azalma, kanal ya da lobüler yüzeysel kanser gibi invazif olmayan meme tümörlerinde ise %50 azalma görüldüğünü bildirmiştir. Daha yakın bir tarihte yapılan bir araştırma ise tamoksifenin 60 yaş üzerindeki kadınlarda göğüs kanserini önlemeye yardımcı olduğunu bulmuştur. Ancak bu ilacın aynı zamanda bazı hastalarda kan pıhtılaşma sorunları ve rahim kanseri riskini artırdığı da bildirilmiştir.

1999 yılında ise tamoksifen ile bir osteoporoz ilacı olan raloksifeni karşılaştıran bir klinik araştırma başlatılmıştır. Raloksifenin, tamoksifeninkine benzer göğüs kanserinden koruyucu özellikleri olduğu ve daha az zararlı yan etkilere neden olduğu düşünülmektedir.

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye