Ayurveda - Kökeni

Hindistan kökenli Ayurvedik tıp, dünyanın en eski tıp sistemlerinden biridir.

Ayurveda

Dünyanın en eski tıp sistemlerinden biri olan Ayurvedik tıp (Ayurveda), Hindistan'da doğmuştur ve binlerce yılı aşkın süredir kullanılmaktadır. Batı'da Ayurvedik tıp, tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) olarak, daha spesifik, bütüncül bir tıp sistemi olarak görülür. Ayurvedik tıpta kullanılan pek çok terapi, aynı zamanda tek başlarına da tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) olarak kullanılabilir; buna şifalı bitkiler, masaj ve özel diyetler örnek olarak verilebilir.

  • Ayurvedik tıbbın amacı vücut, zihin ve ruhu birleştirmek ve dengelemektir. Bunun, hastalıkları önlediğine ve sağlığı desteklediğine inanılır.
  • Ayurvedik tıp vücudu temizlemek ve yeniden dengeyi sağlamak için çeşitli ürünler ve teknikler kullanır. Bu ürünlerin bazıları yanlış biçimde ya da eğitimli bir uygulayıcının talimatı olmaksızın kullanılırsa zararlı olabilir. Örneğin bazı bitkilerin yan etkileri ya da geleneksel ilaçlarla etkileşimleri olabilir.
  • Ayurvedik tedavi kullanılmadan önce uygulayıcının eğitimi ve deneyimi sorulmalıdır.
  • Doktorlar kullanılan tamamlayıcı ve alternatif uygulama yöntemlerinden haberdar edilmelidir. Bu, düzenli ve güvenli bakımın temin edilmesine yardım eder.
  • Ayurvedik tedavi her kişinin vücut yapısına uygun hale getirilir. Uygulayıcılar hastaların aktif katılımcılar olmasını bekler çünkü Ayurvedik tedavilerin çoğu diyet, hayat tarzı ve alışkanlıkların değiştirilmesini gerektirir.
Hastanın Dosha Dengesi
Ayurveda uygulayıcıları önce hastanın birincil doshasını ve üç dosha arasındaki dengeyi tespit eder. Bunun için;
  • Diyet, davranış, hayat tarzı uygulamaları, yakın zamanda geçirilen hastalıklar (nedenleri ve belirtileri de dahil) ve dirençlilik (kişinin hastalıklardan veya kötüleşmelerden çabuk iyileşebilme kabiliyeti) hakkında sorular sorulur.
  • Diş ve dil, cilt, göz, kilo ya da genel görünüm gibi fiziksel özellikler gözlemlenir.
  • Hastanın idrarı, dışkısı, konuşması, sesi ve nabzı (her doshanın belirli bir nabız türüne neden olduğu düşünülür) kontrol edilir.
Ayurvedik tedavinin amaçları arasında yabancı maddelerin atılması, belirtilerin azaltılması, hastalıklara direncin artırılması ve hastanın hayatındaki kaygının azaltılması ile uyumun artırılması yer alır. Uygulayıcı bu amaçlara ulaşmak için çeşitli yöntemler kullanır:

Yabancı maddelerin atılması: Panchakarma denilen işlem "ama"yı yok ederek vücudu arındırmayı amaçlar. Ama dokulara yapışan sindirilmemiş gıdalar olarak tanımlanır, vücudun normal fonksiyonunu engeller ve hastalığa neden olur. Panchakarma, ama’yı sindirim sistemi ve solunum sistemi yoluyla vücuttan atmaya odaklanır. Lavmanlar, masaj, nazal sprey yoluyla verilen medikal yağlar ve diğer yöntemler kullanılabilir.

Belirtilerin azaltılmasıUygulayıcı fiziksel egzersiz, esneme, solunum egzersizleri, meditasyon, masaj, güneşlenmek ve diyet değişikliği gibi çeşitli seçenekler önerebilir. Hasta bazı şifalı bitkiler alabilir; bunlar genellikle sindirimi kolaylaştırmak için balla birlikte alınır. Bazen diyetlerde bazı yiyecekler kısıtlanır. Altın veya demir gibi çok küçük miktarlarda metal ve mineral preparatları da verilebilir.

Hastalığa karşı direncin artırılması: Uygulayıcı, sindirimi iyileştirmek, iştahı ve bağışıklığı artırmak için çeşitli bitkileri, proteinleri, mineralleri ve vitaminleri tonikler içinde birleştirebilir. Bu tonikler kadim metinlerden kalma formüllere dayandırılır.

Kaygının azaltılması ve uyumun iyileştirilmesi: Ayurvedik tıp zihinsel beslenmeye ve spritüel şifaya önem verir. Uygulayıcılar kaygı yaratan durumlardan uzak durulmasını ve negatif duyguların serbest bırakılmasını destekleyen teknikler kullanılmasını önerebilir.

Bitkilerin kullanılması: Ayurvedik tedaviler ağırlıklı olarak şifalı bitkiler, yağlar ve baharatlar da dahil diğer bitkilere dayanır. Şu an Ayurvedik tedavilerin eczanesi 600’den fazla şifalı bitki formülü ve 250 bitki ilacı içerir. Tarihsel olarak Ayurvedik tıp bitki bileşenlerini etkilerine göre gruplandırır (örneğin şifa verme, zindeliği destekleme ya da ağrı azaltma gibi). Metinlerde tanımlanan bileşenler Hindistan’daki ulusal medikal ajanslar tarafından yayınlanmıştır. Bazen birkaç şifalı bitki, bitki özleri ve hassas ısı tedavisi içeren preparatlar gibi, spesifik Ayurvedik metin prosedürlerine göre formülleri hazırlamak için botanikler metallerle ya da diğer doğal olarak meydana gelen maddelerle karıştırılır.
Ayurveda da denilen Ayurvedik tıp, binlerce yıl önce Hindistan’da doğmuştur. "Ayurveda” terimi Sanskritçe ayur (hayat) ve veda (bilim ya da bilgi) sözcüklerinin birleşimidir. Bu nedenle, Ayurveda "hayat bilimi” anlamına gelir. ABD’de Ayurvedik tıp, bir "tamamlayıcı ve alternatif tıp" ve bütüncül bir tıp sistemi türü olarak kabul edilir. Diğer tıp sistemlerinde olduğu gibi, Ayurveda da sağlık ve hastalık teorileri ile sağlık problemlerinin önlenmesine, yönetilmesine ya da tedavi yöntemlerine dayanır.

Ayurvedik tıbbın amacı vücut, zihin ve ruhu birleştirmek ve dengelemektir. Dengenin mutluluk ve sağlığa yol açtığına ve hastalıkları önlemeye yardım ettiğine inanılır. Ayurvedik tıp, belli fiziksel ve zihinsel sorunların tedavisinde de kullanılır. Ayurvedik uygulamaların başlıca amacı, vücudu hastalıklara neden olan maddelerden arındırmak ve böylelikle uyum ve dengenin yeniden kurulmasına destek olmaktır.

Hindistan'da Ayurvedik Tıp
Ayurvedik tıp, Hindistan’da uygulandığı şekliyle dünyadaki en eski tıp sistemlerinden biridir. Pek çok Ayurvedik uygulama, yazılı kayıtlardan öncesine tarihlendirilir ve sözlü olarak aktarılmıştır. 2000 yıldan daha da önce Sanskritçe yazılmış olan Caraka Samhita ve Sushruta Samhita isimli iki kadim kitap, Ayurvedik tıbbın ana metinleri olarak görülür. Metinler sekiz Ayurvedik tıp branşını tanımlar:
  1. Dahiliye
  2. Cerrahi
  3. Baş ve boyun hastalıklarının tedavisi
  4. Jinekoloji, obstetri (doğum bilimi) ve pediatri
  5. Toksikoloji
  6. Psikiyatri
  7. Yaşlı bakımı ve gençleştirme
  8. Cinsel zindelik
Nüfusun neredeyse %80’inin tek başına ya da diğer geleneksel (Batılı) tıp uygulamalarıyla birlikte kullandığı Ayurvedik tıp, Hindistan’da uygulanmaya devam etmektedir. Aynı zamanda Bangladeş, Sri Lanka, Nepal ve Pakistan’da da uygulanmaktadır. Hindistan’daki büyük şehirlerin pek çoğunda bir Ayurvedik yüksekokul ya da hastane vardır. Hindistan hükümeti 1969’da hâlâ devam etmekte olan Ayurvedik uygulamalar üzerine sistematik araştırmalara başlamıştır.

Temellleri
Ayurvedik tıbbın temelinde sağlık ve hastalıklarla ilgili pek çok kilit unsur vardır. Bu görüşler evrensel bağlantılarla, vücut yapısı (prakriti) ve yaşam güçleri (dosha’lar) ile ilgilidir.

Birbiriyle bağlantılı olma: Ayurvedik uygulayıcıların sağlığı etkileyen sorunları ele alma biçimlerinin temelini; insanlar, sağlık ve evren arasındaki ilişkiler oluşturur. Ayurvedik tıp aşağıdakileri varsayar:
  • Evrendeki her şey (hem canlı hem de cansız varlıklar) birbirine bağlanmıştır.
  • Bütün insanlar evrende bulunabilen elementleri içerir.
  • Eğer kişinin zihin ve bedeni uyum içindeyse ve kişinin evrenle etkileşimi doğal ve sağlıklıysa, kişinin sağlığı da iyi olacaktır.
  • Hastalıklar kişi evrenle uyumsuz olduğunda ortaya çıkar. Bozulmalar fiziksel, duygusal, spiritüel ya da bunların birleşimi olabilir.
Vücut yapısı (prakriti): Ayurvedik tıpta vücut yapısı ile ilgili de özel inanışlar vardır. Vücut yapısı kişinin genel sağlığı, dengesiz olma olasılığı ve hastalık ile diğer sağlık problemlerine direnme ve iyileşme becerisi ile ilgilidir. Vücut yapısına prakriti denir. Prakriti kişinin fiziksel ve psikolojik özelliklerinin birleşimi ve vücudun sağlığı korumak için çalışma yöntemidir. Sindirim ve vücudun atık ürünleri yönetme yöntemi şekli gibi unsurlardan etkilenir. Prakritinin insanın hayatı boyunca değişmediğine inanılır.

Yaşam güçleri (Dosha’lar): Doshalar denilen ve vücudun faaliyetlerini kontrol eden üç yaşam gücü veya enerjisi prakritinin önemli özellikleridir. Kişinin belirli türlerdeki hastalıkları geçirme olasılığının doshaların dengeli olma yöntemi, fiziksel vücudun durumu ve zihinsel ya da yaşam tarzı faktörleri ile ilişkili olduğu düşünülür. Ayurvedik tıbbın üç dosha hakkındaki inanışları şöyledir:
  • Her dosha beş ana elementin ikisinden meydana gelir: Eter (esir ya da üst uzay maddesi, boşluk), hava, ateş, su ve toprak.
  • Her doshanın vücut fonksiyonları ile belirli bir ilişkisi vardır ve bu çeşitli nedenlerle bozulabilir.
  • Her insanda bu üç doshanın farklı kombinasyonları vardır, ancak yine de genellikle bir dosha belirgin olur. Doshalar gıda, faaliyet ve bedensel süreçlerle sürekli olarak oluşturulur ve düzeltilir.
  • Her doshanın kendi fiziksel ve fizyolojik özellikleri vardır.
  • Bir doshanın dengesizliği sadece bu doshaya özgü belirtilere neden olacaktır. Dengesizliklerin nedeni yaş, sağlıksız yaşam tarzı ya da beslenme; çok fazla ya da çok az fiziksel gayret; mevsimlerden, havadan, kimyasallardan ya da mikroplardan yetersiz korunma olabilir.
Doshalar,Sanskritçe isimleri ile bilinirler: Vata, Pitta ve Kapha.

VatadoshaEter ve hava elementini birleştirir. Bunun en güçlü dosha olduğu düşünülür çünkü hücre bölünmesi, kalp, solunum, atıkların atılması ve zihin gibi en temel vücut süreçlerini kontrol eder. Vata korku, yas, gece geç saate kadar uyanık kalmak, kuru meyve tüketmek ya da bir önceki öğün öğütülmeden önce yemek yemek gibi nedenlerle kötüleşebilir. Ana doshaları vata olan kişilerin özellikle deri ve nörolojik sorunlara, romatoid arterit, kalp hastalıkları, anksiyete ve insomniaya yatkın oldukları düşünülür.

Pittadosha: Ateş ve su elementlerini temsil eder. Pitta hormonları ve sindirim sistemini kontrol eder. Pitta dengesizliği olan bir kimse öfke gibi olumsuz duygular ve yemek yedikten sonra 2-3 saat içinde mide yanması gibi belirtiler yaşayabilir. Pitta, örneğin baharatlı ve ekşi gıdalar tüketmek, yorgunluk ya da güneşin altında çok fazla vakit geçirmek gibi nedenlerle bozulabilir. Ağırlıklı biçimde pitta olan kişilerin vücut yapısının yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve Crohn hastalığı gibi sindirim bozukluklarına yatkın oldukları düşünülür.

KaphadoshaSu ve toprak elementlerinin birleşimidir. Kapha kuvvetliliğin ve bağışıklığın korunması ile büyümenin kontrol edilmesine yardım eder. Kapha doshanın dengesizliği yemekten sonra hemen bulantıya neden olabilir. Kapha açgözlülük, gün içinde uyuma, çok fazla tatlı yiyecekler tüketme, çok fazla tuzlu ve sulu gıda ve içecekler tüketme (özellikle ilkbaharda) gibi nedenlerle kötüleşir.Ağırlıklı biçimde kaphadosha olan kişilerin diyabet, kanser, obezite ve astım gibi solunum hastalıklarına yatkın olduğu düşünülür.
  • Doktorlar, Ayurvedik ilaçlar da dahil, kullanılan bütün tamamlayıcı ve alternatif uygulamalardan haberdar edilmelidir. Sağlığı yönetmek için yapılanlara dair tam bir açıklama sunulmalıdır. Bu düzenli ve güvenli bakımın temin edilmesine yardım eder.
  • Özellikle hamile ya da emziren kadınlar veya bir çocuğu tedavi etmeyi düşünen kişiler mutlaka hekimlerine danışmalıdır.
  • Herhangi hastalık ya da sağlık durumunun teşhisinin, geleneksel tıp eğitimi almış ve bu hastalıkların tedavisi konusunda deneyimli olan bir hekim tarafından yapılması önemlidir.
  • Kanıtlanmamış tamamlayıcı alternatif tıp tedavisinin, ispatlanmış olan geleneksel tedavilerin yerini almaması gerekir.
  • Ayurvedik tedaviler, kendi başına denemekten ziyade, bir Ayurvedik tıp pratisyeninin denetimi altında kullanılmalıdır.
  • Ayurvedik tedaviler kullanılmadan önce uygulayıcının eğitimi ve deneyimi öğrenilmelidir.
  • İlgilenilen terapiler konusunda sıkı ve titiz bilimsel çalışmalar yapılıp yapılmadığı öğrenilmelidir.
Ayurvedik uygulama şifalı bitkiler, metaller, mineraller ya da diğer maddeleri içeren ilaç tedavisinin kullanımını gerektirir. Hindistan’daki ve diğer ülkelerdeki sağlık görevlileri bu ilaçlarla ilgili bazı kaygıları gidermek için bazı önlemler almaktadır. Bu kaygılar toksisite, formülasyonlar, etkileşimler ve bilimsel kanıtlarla ilgilidir.

Formülasyonlar: Ayurvedik ilaçların çoğu şifalı bitkiler ve diğer ilaçlardan oluşur. Hangi bileşenin hangi etkiye yol açtığını ve nedenini bilmek oldukça zorlayıcı olabilir.

Etkileşimler: İki ya da daha fazla ilaç kullanıldığında, bunlar arasında etkileşim gerçekleşmesi potansiyeli vardır. Bunun sonucunda ilaçlardan en az birinin vücuttaki etkisi artabilir ya da azalabilir.

Bilimsel kanıt: Ayurvedik yaklaşımlarla ilgili yapılmış olan pek çok klinik deney (örneğin insanlar üzerinde yapılan çalışmalar) küçük çaplıdır, ayrıca araştırma yöntemleri konusunda problemler, uygun kontrol gruplarının olmayışı ya da sonuçların ne kadar anlamlı olduğunu etkileyen başka sorunlar söz konusudur. Bu nedenle Ayurvedik uygulamaların etkinliği konusundaki bilimsel kanıtlar farklıdır yani hangi uygulamaların güvenli ve etkili olduğunun saptanması için daha dikkatli çalışmalar gerekir.
Pek çok pratisyen Ayurvedik tıp üzerine 150 lisans ve 30 lisansüstü eğitim veren üniversitenin olduğu Hindistan’da eğitim görür. Eğitim 5 yıl ya da daha fazla sürebilir. Ayurvedik eğitimlerini Hindistan’da alan öğrenciler burada ya lisans diploması (Ayurvedik Tıp ve Cerrahi Diploması, BAMS) ya da doktora derecesi (Ayurvedik Tıp ve Cerrahi Doktorası, DAMS) alırlar. Mezuniyetin ardından bazı Ayurvedik pratisyenler ABD ya da diğer ülkelerde hizmet vermek isterler. ABD’de Ayurvedik pratisyenlerin eğitimi veya sertifikasyonu için ulusal bir standart olmasa da birkaç eyalette Ayurvedik okullar eğitim enstitüleri olarak onaylanmıştır. 

Yorumlar

© 2013 alternatifterapi.com Tüm hakları saklıdır.

Eleman Türkiye